Anadolu ajansı haberi "anında" yayınladığına ve savcıların kaç(ı-rıl)masını bayrak yaptığına göre siyasi iktidarın özellikle istediği bu olsa gerek...
Oysa savcılar hiç bir yere gitmeyeceklerini mahkemede neyse bildikleri her şeyi anlatacaklarına dair medyaya sık sık beyanat veriyorlardı.
Ne oldu da çok sevdikleri "vatanlarını"arkalarına bile bakmadan terkettiler...
Hakim ve savcılar mesleğin tehlikeli yönleri olduğunu ,dedikodulara ve iftira atılmaya müsait , kararlarla kimseyi memnun edemediği stresli ,emek isteyen bir meslek olduğunu bilmiyorlar mıydı?
Örgütlü ve terör suçlarına bakanların işi daha da riskli.
Bir yandan terör örgütlerinin hedefi olma tehlikesi.Diğer yandan siyasi baskılar...
Önceki dönemlerde,hiç unutmuyorum, Veliefendi yolunda DHKP C teröristlerinin patlattıkları bomba servis araçlarının yanına isabet ettiği halde yargı görevlileri sanki hiç birşey olmamış gibi görevlerine devam etmişlerdi.Çünkü dosyalar, duruşmalar,avukatlar,tutuklular adalet için bekliyordu.
HSYK terör ve örgüt suçlarında görev alacakların atamasında bu yüzden daha hassas davranıyordu...
Sonuçta
Dış güçlerin hesabı bazı siyasilerin iç siyasette güç arayışıyla birleşti...
Kendilerine piyonlar buldular.
Ardından Ergenekon soruşturmaları başladı.
Yetmedi Balyoz davalarını ortaya çıkardılar.
Tip tip kişiler gazagetirildi.Şişirildi.Kahraman yapıldı.Rant peşinde koşan siyasilerin kimi Ergenekon'un savcısı kimisi avukatı oldu.
Servis arabasına geç kalmamak için mesaiden 15 dk erken çıkanlar zırhlı makam araçlarına binmeye başladılar...
Gazateler de boy boy fotoğraf vermeye başladılar.
"Vatan" ve "adalet" için dalga dalga Ergenekon soruşturmalarını açtılar...
"Menfaat"ler, 17 25 Aralık soruşturmalarında çatışınca bu kez kahramanlar "hain" oldu.Zırhlı arabalar korumalar gitti.
Yine servis arabasına döndüler...
Önce meslekten alındılar.
Sonra da arkalarına bakmadan kaç(ırıl)dılar...
Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarının hakkında tutuklama kararı verilen askerleri ise bavullarıyla birlikte mahkemeye teslim oldular.Kimisi iki yıl, kimisi altı yıl içerde kaldı...
Tutuklanan askerlerin hepsi ordumuzun kritik görevlerde bulunan alanında uzman kişiler...
Hava İstihbarat Albay Ziya İlker Göktaş da Ergenekon soruşturmalarından tutuklananlar arasındaydı.
Orduda ki görevi hava güçlerimizin vuracağı hedefleri önceden belirlemek ve diğer ordu kuvvetlerine aktarmaktı.
Alanının en uzman kişisiydi. Kıbrıs Barış Harekatında Kocatepe savaş gemimizi kendi uçaklarımızın batırdığını hatırlatırsak albayın görevinin önemi daha iyi anlaşılacaktır.
Alanının en uzman kişisiydi. Kıbrıs Barış Harekatında Kocatepe savaş gemimizi kendi uçaklarımızın batırdığını hatırlatırsak albayın görevinin önemi daha iyi anlaşılacaktır.
Kaç(ırıl)an savcı Öz; ayak ayak üstüne atmış,"gazetelerde yazılan olaylarla ilgili bildiklerini anlat Sn Albay" dedi.
Tanık olarak çağrılan albay,Savcıya gür sesiyle;
"Beni gazete haberleri için mi çağırdın" dedi.
Albay yurdışı istihbarat tecrübesi ile oynanan oyunun farkındaydı. İfade vermedi...
Kaç(ırıl)an savcı hiç beklemediği yanıt alınca bozulmuştu...
Savcı Öz ,bir zaman sonra Albay Göktaş'ı yine çağırdı.Bu kez sanık sıfatıyla.
Albayın iki yıl sürecek cezaevi hayatı böylece başlamış oldu.
Bakmayın siz işte şöyle suçlu böyle suçlular diye.
Her gün ya adliyedeyiz ya karakolda.
Onların bildiğini bizde biliyoruz.
Ortada hiç bir kanıt yoktu.
Suçsuzdular..
Yargıda ki zayıf insanlardan faydalandılar.
Yoksa hangi savcı hakim ,ordusuna terörist diyebilir?
Nerede kritik görevde bir asker varsa hemen terörist yapıldı...
Ömürlerini devlete hizmet için geçirmiş insanlara hapishanelerde eziyet edildi.
Amaç neydi?
Ordumuzla savaşamıyacaklarına göre zayıflatmak için kilit noktada ki askerleri "Leipzig Duruşması" taktikleriyle içeri atma yöntemini seçtiler...
Çakma vatansever savcılar ise arkalarına bakmadan kaç(ırıl)dılar.
İstanbul Times / Av Musa Baykal