Yaşadığım kentte kızımla yürürken Semtimizin İhtiyar delikanlılarından eski Dil Gazetesinin sahibi Osman Kumandan'a rastladım. Sayın Kumandan beni görünce selam verdi hal hatır derken sordu.
_ Sevgili hocam askıda ekmek nedir? dedi, şöyle bir baktım ve düşündüm.
_ Asılmış ekmek mi? dedim.
_ Evet asılmış ama nasıl asılmış, ben bu yaşıma kadar ilk defa duydum bunu, dedi. Anlatmaya başladı.
Fırına uğrayıp ekmek alırken ihtiyacımız olan 2-3 ekmeği aldıktan sonra fazladan ekmek parası bırakıp ihtiyacı olan kişiler alsın diye askıda ekmek bırakılır.
Fırıncı askıda bırakılacak ekmeği bir kenarda tutar ve etrafına uygun bir yere "askıda ekmek" diye yazar.
İstanbulda bazı fırınların bir köşesinde bir kağıda veya bir tahtaya "askıda ekmek" yazıyorlar yazının altınada kaç ekmek varsa sayısını belirtiyorlar o fırınlarda ekmek alacak parası olmayanlar için ihtiyacı olduğunda fırıncıdan isteyerek alabileceği ekmekler vardır.
İşte bu çok güzel bir davranış yaşadığımız coğrafyanın insanının beslenme alışkanlıkları içinde en temel gıdalarından olan ekmeğe muhtaç olana yapılacak bir iyiliktir. Mahallenin zor durumda olan muhtaçlarının askıda ekmek varmı diye sorarak ulaştıkları ihtiyaçlarıdır. En kolay iyilik yapma biçimidir.
Ekmeğin parasını ödeyen iyilik sahibi kime iyilik yaptığını görmez ekmeği alan muhtaç kişi kim iyilik yaptı bilmez. Sağ elin verdiğini sol elin görmediği adetlerimizdendir.
Ne iyilik edenin böbürlenme nede muhtaç olanın ezilme durumu ihtimal dahi olamaz. Vereninde alanında Rıza-i İlahiyi gözeterek yaşadığı bir kültürdür askıda ekmek.
Askıda ekmek yazan bir fırın görmek isterseniz. Zeytinburnu 58 bulvarın sonundaki trafiğe kapalı yolda bulunan hemen Emine İnanç Vakfının karşısında olan Huzur unlu mamülleri ve ekmek fırını'na gidebilirsiniz.
Fırıncı her gün herkese parasız ekmek veremez versede belirli günlerde bütçesine göre bir miktar verebilir. Her gün ekmek dağıtamasa da durumu iyi olan ile ihtiyaç sahibi arasında köprü olmayı seve seve kabul eder. Hepimiz biliriz ki bulunduğumuz İslam topluluğunda hayra vesile olanda hayrı yapmış gibidir.
Biz millet olarak hayır yapmayıda severiz hayra vesile olmayıda severiz. Bakınız bu hayır yapma sevdası bizde nelere sebep olmuş, bizim İstanbul gibi çoğunluğu anadolunun muhtelif yerlerinden göçüp gelmiş halktan oluşan, 15 milyonluk İstanbulda koskoca şehrin fırınlarında askıda ekmek kültürünü unutturmamış.
Aslında bana başka türlü bir iyiliği daha hatırlatıyor...
Bilmem hatırlayanınız var mı? Eskiden bakkallar vardı ve veresiye defterleri vardı. Hatta bazı bakklalar veresiyeden bıkmış veresiye vermemek için tabela asarlardı bakkallarına "Teklif etme veresiye dost kalalım ölesiye" diye. Yada "Kadim dostumuz veresiye ölmüştür" diye vb. yazılar asarlardı. Bizden sonraki kuşak pek bilmez bunu. Aylıkçı olan insanın elinde parası kalmadıkça yada parası olmayıpta olunca verebilmek için ihtiyaçlarını bakkaldan alıp borç defterine yazdırdığı veresiye defterleri.
Eskiden Ramazan ayında zengin olan insanlar bakkala gider veresiye defterini açtırır oradan rastgele birinin borcunu toplatıp parasını öder ihtiyaç sahibi kişinin borcunu kapatırdı.
Böylelikle iyilik yapan ile iyilik gören birbirlerini tanımaz. "Sağ elin verdiğini sol el görmemeli" düsturu toplum içinde yine hayat bulurdu.
İyilik kendini çoğaltmayı sever, kötülük ise bulaşıcıdır. İyi olmanın şartlarından biride iyilerle birlikte yaşamaktır. "Bülbül güle karga leşe götürür" diye boşuna dememişler.
İyilik ve güzellikleri çoğaltığımız ve etrafımızı iyilik ve güzelliklerin donattığı günlerimiz olsun.
Fırın askılarından ekmekler,Gönül askılarımızdan iyilikler eksik olmasın.
24 Temmuz 2017- Müzeyyen Kurt