Bu Hasret Bizim…

İtiraf etmiyorum, haykırarak söylüyorum: "Ben bir devrimciyim."

Kendimi bildim bileli inandım sosyal adalete, birliğe, birlikten doğan düzene. Sadece yoksulun ve mazlumun değil, kurdun kuşun dahi adil yaşama hakkına, merhamete, ahlaka, barışa, özgürlüğe, eşitliğe… Hayatım boyunca bu değerlere bağlı kaldım.

Devrimlere sevdalıyım.

Ama iyilikten, güzellikten, birlikten ve beraberlikten yana olan devrimlere… Çünkü biliyorum ve inanıyorum ki yanlış ve yozlaşmış hiçbir düzen yıkılmadan, insandan ve adaletten yana yeni bir yaşam mümkün olamaz.

Kapitalizmin marka, model ve lüks yaşam dayatmalarıyla toplumsal değerleri nasıl erozyona uğrattığını, çürümeyi nasıl körüklediğini görenlerdenim. Bu tüketim odaklı düzen değişmeden; sosyal, adil ve insanca bir yaşamın hayalden öteye geçemeyeceğine inanıyorum.

İnsanları giydikleri kıyafetlerle, oturdukları evlerle ya da sahip oldukları mallarla sınıflandırmayanlardanım.

Çocukların, kadınların, ezilen toplumların ve bu dünyada yaşayan tüm insanların güven içinde yaşama hakkını savunanlardanım.

Dillerin, kültürlerin özgürce ve baskısız yaşandığı bir dünya isteyenlerdenim.

Çünkü ben insanım.

Robotlaşmadan, geçim derdinin yüküyle tükenmekten öte, yaratılış gayesini gerçekleştirmek için savaşanlardanım.

Kan emici emperyalist devletlerin çıkar uğruna mazlum halkları sömürmesine karşı duranlardanım.

Bir direnişçiyim.

Açlıktan ölen, çıkar uğruna kurşunlanarak ya da bombalarla katledilen çocukların hakları için mücadele edenlerdenim.

Ezilen, hor görülen, şiddet gören, katledilen kadınların haklı kavgasını sahiplenenlerdenim.

İnsanlara, insanlığa, doğaya, yaşam hakkına ve adalete aşık biriyim.

Çıkarları uğruna toplumun inançlarını sömürenlerin karşısında bir dağ gibi dimdik duranlardanım.

Irk, renk, dil, din ya da mezhep ayrımı gözetmeden birlik ve kardeşliğin savunucusuyum.

Dedim ya, özgürlüğe, insanlığa ve insanca yaşamaya aşık bir devrimciyim.

Nazım Hikmet’in dediği gibi:

"Dörtnala gelip Uzak Asya’dan

Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan

bu memleket bizim.

Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak

ve ipek bir halıya benzeyen toprak,

bu cehennem, bu cennet bizim.

Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,

yok edin insanın insana kulluğunu,

bu davet bizim...

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür

ve bir orman gibi kardeşçesine,

bu hasret bizim."

Vesselam...

İstanbul  Times - Mehmet Remzi Tanış