Meşrutiyetin ilan edildiği 24 Temmuz 1908 tarihinde gazeteciler, gazetelerini sansür kuruluna göstermeme ve sansür memurlarını bürolarına almama kararı aldı. 1948 yılına gelindiğindeyse Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 24 Temmuz'u “Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü” ilan etti. Basında sansürün ilk kez kaldırıldığı, “Basın Bayramı” olarak kutlanan 24 Temmuz 1908’den bu yana tam 116 yıl geçti. Ancak 24 Temmuz uzun yıllardır gazeteciler için Basın Bayramı olarak kutlanmıyor. Daha çok “Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü” olarak anılıyor.
24 Temmuz Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü’ne ilişkin Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş ve DİSK Basın-İş Genel Başkanı Turgut Dedeoğlu Elips Haber’den Sümeyye Aksu’ya açıklamalarda bulundu.
“Hiçbir dönem rahat olmadı”
24 Temmuz’un Türkiye basını açısından sembolik bir gün olduğunu söyleyen TGS Başkanı Durmuş, “1908 yılında sansür memurlarının gazete binalarına sokulmaması dönem açısından çok büyük bir adımdı. O günden sonra gazeteler bayilere ulaşmadan sansüre uğramadı. Elbette bayiden toplanan gazeteler oldu ancak baskıcı bir rejim altında o dönemki gazetecilerin verdiği bu mücadele çok kıymetliydi. Gazetecilere yönelik politikalar ülkemiz tarihinde hiçbir dönem rahat olmadı ancak gazeteciler açısından bu tarz kazanımlarda moral vericiydi” dedi.
“Bugüne geldiğimiz zamanda basın özgürlüğünün olduğunu söylemek mümkün değil” diyen TGS Başkanı Durmuş, “İktidarın özellikle son 15 yılda uyguladığı politikalar nedeniyle basın özgürlüğü yok edildi. Basını desteklemek üzerine kurulan kamu kuruluşları birer baskı aracına dönüştürüldü, medya sahipliği büyük oranda iktidara yakın iş insanlarının eline geçirildi, tarafsız medya kuruluşları üzerindeki baskılar arttı, tutuklamalar, yargılamalar hiç eksik olmadı. Bir ülke düşünün ki her hafta onlarca gazeteci hakim karşısına çıkıp yaptığı haberleri savunmak zorunda bırakılıyor. Böyle bir ülkede basın özgürlüğü var diyemeyiz maalesef” diye konuştu.
“İktidar gazetecileri cezalandırma yoluna gidiyor”
DİSK Basın- İş Genel Başkanı Dededoğlu, “Sadece 6 aylık dönemde gazetecilerin karşı karşıya kaldığı baskılar bizlere bir kez daha gösteriyor ki; iktidar hakikat mücadelesi veren gazetecileri mesleklerini yaptıkları için cezalandırma yoluna gidiyor. İktidarın yarattığı bu tabloda ne yazık ki artık basın özgürlüğünden bahsetmek pek de mümkün değil. Sadece basın özgürlüğü değil, baskı ve engellemeler aynı zamanda halkın haber alma hakkının da etkin kullanımına ket vurmakta.”
“En az 41 gazeteci mesleğini yaptığı için tutuklu”
Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün hazırladığı 2024 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye’nin 180 ülke içerisinde 158’inci sırada yer aldığını, 2023 yılında ise 165’inci sıraya geldiğini dile getiren Dedeoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Bu yedi sıralık ilerleyiş; basın özgürlüğünde iyiye değil, daha da kötü bir noktaya gittiğimizin işaretidir. Bugün itibariyle cezaevlerinde en az 41 gazeteci salt mesleğini yaptığı için tutuklu.
2024 yılının ilk altı aylık döneminde 515 gazeteci yargılandı, 36 gazeteci hakkında 66 yıl 5 ay 13 gün hapis cezası, 283 bin 270 TL para cezası verildi, 39 gazeteci gözaltına alındı, 10 gazeteci tutuklandı, 38 gazeteci hakkında soruşturma açıldı, 24 gazeteci hakkında yeni dava açıldı,32 gazeteci saldırıya uğradı, 116 gazeteci tehdit-engelleme ve kötü muameleye maruz kaldı, 3 bin 747 habere erişim engeli getirildi, 32 internet sitesi kapatıldı”
“İktidar, gazetecileri yargısal baskılarla sindirmeye çalışıyor”
Özellikle son birkaç ayda gazetecilerin karşı karşıya kaldığı tehdit ve hedef göstermelerin endişe verici bir noktaya geldiğini kaydeden Dedeoğlu, “Bir yanda iktidar, gazetecileri yargısal baskılarla sindirmeye çalışırken diğer yandan iktidarın küçük ortağı da mesleğini icra eden gazetecileri açık bir şekilde tehdit etmekte sakınca görmüyor. Tarihi, aynı zamanda hedef gösterilen ve tehdit edilen gazetecilerin karanlık odaklarca katledilmesiyle dolu Türkiye’de, gazetecileri hedef gösterenlere iktidarlarca dokunulmamaktadır” ifadelerini kullandı.