İMAMOĞLU: BU ÜLKEDE NARİN NİYE ÖLDÜ?
Aynı zamanda ilk emri ‘oku’ diye gelen bir inanca sahibiz büyük çoğunlukla. Aynı zamanda bilim nerede olursa olsun, ilimin nerede olursa olsun ona gidilmesi, ona koşulması, ‘Bir harf öğretenin kölesi olurum’ diyen anlayışa sahip bir inancın bireyleriyiz. Bütün bunları bilirken, bütün bunları okurken, bu ülkede Narin niye öldü?” sorusunu yöneltti.
İstanbul Times Haber Merkezi - Hüseyin Çetiner -Şişli - İstanbul
‘ENSTİTÜ İSTANBUL İSMEK EĞİTMENLER BULUŞMASI”NDA KONUŞTU
“Benim kalbim buruk, vicdanım köşeye sıkışmış durumda, hücrelerim birbiriyle çarpışıyor ve inanın vicdanen çok şey sorguluyorum” diyen İmamoğlu, “Bu milletin ayağa kalkması, cahillikten ve cehaletten uzak duracak bütün tedbirleri alması, bu memleketin kötü düşünceye sahip, yobazlıkla insanları birbirine düşüren, ayrıştıran, kutuplaştıran ne varsa onlardan uzak olduğu; iyi cümlelerin, iyi kelimelerin dünyanın en güzel işlerini yapan, her alanda; üretimde, tarımda, emekte, sanayide, eğitimde, bilimde, sporda, kültürde, her alanda iyi işleri yapan bir millet olmayı başarabilmemiz lazım. İşte o zaman, Narin, bu ülkede ölmez” ifadelerini kullandı.
Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, yeni dönem eğitim-öğretim sezonuna 16 Eylül’de başlayacak Enstitü İstanbul İSMEK tarafından düzenlenen “Eğitmenler Buluşması”na katıldı. Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda düzenlenen ve yaklaşık 1300 Enstitü İstanbul İSMEK eğitmeninin katıldığı etkinlikte, İmamoğlu’na, kız kardeşi Neslihan Yakupçebioğlu da eşlik etti. C
anlı müzik ve folklor gösterileriyle renklendirilen etkinlikte, sırasıyla; İBB Genel Sekreter Yardımcısı Zeynep Neyza Akçabay ve İmamoğlu birer konuşma yaptı. Programın adının “Eğitmenler Buluşması” olmasına şerh koyan İmamoğlu, “Bugün burada, 1300’e yakın eğitimcimiz var.
Bu ‘eğitmen’, tek yanlı bir şey oluyor. Sanki böyle erkek tarafına gidiyor tanımı. Ben, ‘eğitimci’ tanımını daha çok seviyorum. Bu bağlamda ağırlıklı bir kadın eğitimci katılımını görünce de bu hassasiyetimi ifade edeyim. Tabii ben dil bilimci değilim, sadece kendimce böyle bir altyapım var. Belki eksik bir şey söylemiş olabilirim. Bu konuda uzman bir arkadaşım daha sonra beni uyarsın. Ama ‘eğitimci’ kelimesiyle hem kadını hem erkeği bir arada kapsadığını düşünüyorum” dedi.
“BURADA KOCAMAN BİR AİLE VAR”
“Burada kocaman bir aile var” diyen İmamoğlu, “Kendi içerisinde farklı birikimleriyle hem kurumumuzu hem İstanbulluları zenginleştiren, onlara ciddi bir alanda katkı sunan siz kıymetli insanlarımızı, yol arkadaşlarımızı görüyorum. 1300’e yakın eğitimci bünyesinde bulunduran kaç kurum vardır, bilemiyorum. Bu kadar değerli bir heyete sahip olmanın, tabii ki kıymetini bileceğiz.
Tabii ki sizler, sorumluluklarınızı en üst seviyeye taşıyacak ve günün sonunda kutsal bir hizmet olduğunu bildiğiniz, bir insana bir şey öğretmek, bir insana meslek sahibi olduğunu hissettirmek, insanı zenginleştirmenin bence en büyük yolu. Bu bağlamda en üst seviyede hizmetinizi esirgemeden, fedakarlıklarınızı da yaparak, içinizde ne varsa onu karşı tarafa aktararak bir dönem geçirmenizi diliyorum. Enstitü İstanbul İSMEK’in bu geldiği nokta bizi elbette mutlu ediyor, ama bunun bir sonuç olmadığını, gelişime açık olduğumuzu, değişen ihtiyaçlara ve taleplere mutlaka açık olmamız gerektiğini de belirteyim” ifadelerini kullandı.
“4 DALDA, 23 ALANDA, 1400’E YAKIN PROGRAMIMIZ OLMASI MUHTEŞEM BİR ŞEY”
Yeni dönemde, toplam 38 ilçede, 152 noktada İstanbullulara ücretsiz eğitim hizmeti verecekleri bilgisini paylaşan İmamoğlu, “Bütün ilçelerde var olabilmenin hedefi, hemen hemen olgunlaştı. Umut ederim her ilçemizde de bu artışı aynı zamanda dengeli bir biçimde, bir bölgeye yoğunlaşan değil, İstanbul’un her 3 bölgesinde de dengeli bir biçimde oluşmasını istiyorum. Mesleki ve teknik, kişisel gelişim, güzel sanatlar ile el sanatları ve zanaat olmak üzere, 4 dalda, 23 alanda, 1400’e yakın programımız olması muhteşem bir şey. Tüm bu programlarda, alanında uzman eğitimci kadromuzla, yani sizlerle birlikte yeni eğitim dönemine hazır olduğumuzu da görüyorum.
Göreve geldikten sonra, Enstitü İstanbul İSMEK adıyla yeni bir yapıya kavuştuk. Eğitim programımızı çağın ihtiyaçlarına daha uygun, daha zengin, daha güçlü bir seviyeye taşımak, İstanbulluların özellikle istihdama katılımını daha güçlü destekleyecek bir biçimde geliştirdik ve bu konuda daha üst seviyeye çıkmak istiyoruz. Kurumumuzu geliştirmeye ve güçlendirmeye devam edeceğiz.
Yeni dönemde, Beylikdüzü'nde Zübeyde Ana Yaşam Merkezi ve Beykoz Anadolukavağı Eğitim Merkezlerinin yanı sıra, iki uzmanlık okulunu daha, İstanbullularla buluşturmanın keyfini yaşıyorum. Avcılar Dil Okulu, Bakırköy Sanat ve Tasarım Okulu ile Enstitü İstanbul İSMEK'in uzmanlık okulu sayısı da 18’e yükseliyor” dedi.
“İYİ BİR BELEDİYE BAŞKANI OLMANIN BİRİNCİ ŞARTI…”
“Memleketimizin her adımın daha ileri seviyeye, daha güçlü bir bilgi seviyesine, daha güçlü bir eğitim seviyesine ulaşması, toplumumuzun daha güçlü, daha dayanıklı bir hale gelmesini sağlıyor” diyen İmamoğlu, özetle şunları söyledi:
“Bu konuda bilime, sanata, kültüre, yaşamı zenginleştiren hususlara dönük uzun bir yolculuk var memleketimizin geçmişinde. Ama özellikle Cumhuriyetin kuruluş döneminde atılan adımların, her zaman çok önemli bir başlangıca dönüştüğünü görüyorum. Zor şartlarda kuruldu ülkemiz. Zorlu şartlarda ilerleyip kalkınmasında en önemli ihtiyaç duyduğu şeyin eğitim olduğunu biliyoruz.
Yani eğitim ve öğretim olmadan, bu kalkınmanın, ileriye yürümenin mümkün olmadığını biliyoruz. O nedenle Cumhuriyeti tanımlayan en temel taş nedir derseniz, inanın ben onun tanımını eğitim olarak söylüyorum. Eğitimin olmadığı yerde ne kadar eksik kaldığımızı, eğitimin olmadığı noktada ne kadar geri düştüğümüzü, ne yazık ki üzülerek görüyoruz.
Eğitimin yaşı da yoktur, hayat boyu devam eder. İyi bir belediye başkanı olmanın birinci şartı, -ben kendi adıma ifade ediyorum- dünyanın en çalışkan ve en iyi öğrencisi olma gayreti olan iyi bir belediye başkanı olabilir. Çünkü herkesten öğrenen bir insan, sokaktaki bir çocuktan en yaş almış, deneyimli birisine kadar, bir işçiden, ameleden profesörüne kadar, herkesten öğrenebilen bir insan çok iyi bir belediye başkanı olur diye tarifliyorum. O bakımdan iyi bir eğitimin ne kadar önemli olduğunu ve öğrenimin hayat boyu nasıl devam ettiğini, ben, çok yakinen yaşıyorum.”
“TOPLUMUN DÜŞMANI CEHALET, CEHALETİN DÜŞMANI ÖĞRETMENLERDİR”
Eğitimin, iyi vatandaş ve iyi insan olmanın da temel taşlarından biri olduğuna vurgu yapan İmamoğlu, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
“Hepiniz biliyorsunuz ki; ‘Toplumun düşmanı cehalet, cehaletin düşmanı öğretmenlerdir’ diyor Atatürk. Dolayısıyla her biriniz, aslında cehaletle mücadele eden, savaşan birer kahramansınız. Bu manada hepinizin görevini önemsiyor ve size elbette güveniyoruz. ‘Medeniyetin geri olduğu cehalet devirlerinde, fikir ve vicdan hürriyeti tahakküm ve baskı altındaydı. İnsanlık, bundan çok zarar görmüştür’ diyor yine Atatürk. Aslında o kadar şanslı bir ortamdayız ki; bilimin, kültürün, eğitimin, birçok icadı olduğu ve insanlıkla buluştuğu topraklarda yaşıyoruz. Mezopotamya'dan Trakya'ya, Ege'den Karadeniz'e, İç Anadolu'dan hangi medeniyetleri sayalım ki? Yani sıralasak, kitaplar yetmez buna.
Böylesi önemli bir coğrafyadayız. Farklı coğrafyalardan gelmiş, ama burayı yurt edinmiş muazzam bir milletiz. Milletçe burada yaşamak, bizim için büyük bir onur. Aynı zamanda ilk emri ‘oku’ diye gelen bir inanca sahibiz büyük çoğunlukla. Aynı zamanda bilim nerede olursa olsun, ilimin nerede olursa olsun ona gidilmesi, ona koşulması, ‘Bir harf öğretenin kölesi olurum’ diyen anlayışa sahip bir inancın bireyleriyiz.”
“İŞTE O ZAMAN NARİN BU ÜLKEDE ÖLMEZ”
“Bütün bunları bilirken, bütün bunları okurken, bu ülkede Narin niye öldü? Benim kalbim buruk. Vicdanım köşeye sıkışmış durumda. Hücrelerim birbiriyle çarpışıyor. Ve inanın vicdanen çok şey sorguluyorum. Bu milletin ayağa kalkması, cahillikten ve cehaletten uzak duracak bütün tedbirleri alması, bu memleketin kötü düşünceye sahip, yobazlıkla insanları birbirine düşüren, ayrıştıran, kutuplaştıran ne varsa onlardan uzak olduğu; iyi cümlelerin, iyi kelimelerin dünyanın en güzel işlerini yapan… Her alanda; üretimde, tarımda, emekte, sanayide, eğitimde, bilimde, sporda, kültürde, her alanda iyi işleri yapan bir millet olmayı başarabilmemiz lazım. İşte o zaman, Narin, bu ülkede ölmez.
Başka türlü süreci o bir bebe, mini minnacık çocuğun ölümünün altında 86 milyon kalır ve eziliriz. Ezildik biz. Ezildik. Bu konunun altından milletçe ayağa kalkabilmenin yolunu bulmalıyız. Bir çocuğu kaybettikten sonra aranan adalet, benim için adalet değildir. Benim için adalet; bebeğini, çocuğunu, bu ülkede doğduğu andan itibaren, hatta doğmadan, annenin karnından başlayarak korumaktır.
O zaman boş konuşmak yerine, ‘iş başardık’ diyebiliriz. Umarım hep beraber bunu başarırız. Bu başarının aşılacağı yolları hep beraber açarız. Bu memleketin bütün bebelerini, bütün evlatlarını Allah korusun. Ve hepimizin bu konuda sorumlu olduğumuzu unutmayınız. Ve gerçekten eğitim, eğitimci, öğrenim, topluma bir şey öğretmek, onları medeni bir seviyeye taşımak, sizlerin mesleğinin çok kutsal bir içeriği. Bunu lütfen bütün ruhunuzda, tüm bedeninizle taşıyın ve yaşayın. Allah yolunuzu açık etsin. Emekleriniz için minnettarız.”