"Üstünlük takva iledir" hükmü Hucûrat Suresi, 13. ayet-i kerimenin bir bölümüdür.
"Şüphesiz Allah'ın katında en üstün olanınız, en takvâ olanınızdır" buyurulmuştur.
Bu ayet-i kerime, Allah katından seçilmiş ve sevilmiş olan Hz. Peygamber ve Ehlibeytinin seçilmiş oluşuna ve de onların, insanların arasında en üstün ve en takvalı olmalarına mani değildir. Zira onlar, zaten insanlığın en takva kullarıdır. Ehlibeytin seçilmişliği de zaten Kur'an ve Sünnet ile sabittir.
Hiç kimse bu ayet-i kerimeyi Ebu Cehil edasıyla ve müşrik mantığıyla istismar edemez, Ehlibeytin yüceliğini örtmek için kullanamaz.
Bu âyet-i kerimeyi öne sürmek, görünüşte islamî görünse de; Müşrik dönemlerindeki kibir ve gurur damarları devam edenlerin sarıldıkları bir dayanaktır.
ÜSTÜNLÜK NASIL OLUR?
Cenâb-ı Hak:
“…De ki: Ben sizden yakınlarımı sevmekten gayri bir karşılık istemiyorum allah'u teâlânın anayasası
Kur'ani kerim de Şûrâ, suresi 23 ayette göre Peygamber Efendimizin, peygamberliğinin mükâfâtı olarak,bize, O’nun yakınlarını böyle bir sevgiyle sevmemizi emretmiştir.Takvalı olanları sevin'mi deniyor? Hayır; Peygamber Efendimiz Sallâllâhu aleyhi ve sellem-yine Ehl-i Beyt’i kastederek şöyle buyurmuşlardır:
“Allâh’a yemin ederim ki,ümmetim de mümin ve müslümanlar sizi Allah için ve benim yakınlığım dolayısıyla sevmediği müdetçe onların kalbine îman girmiş olamaz.”(Nesaî, Tirmizî)
“Size bahşettiği nimetler sebebiyle Allah'u Tealâ’yı sevin. Beni'de Allah sevgisi için sevin. Ehl-i beytimi de benim sevgimden dolayısıyla sevin.” (Tirmizî, Menâkıb, 31/3789)
"İMAM ŞÂFİİ Hazretleri de Ehl-i Beyt’in muhabbetiyle ilgili olarak şöyle diyor:
“Ey Rasûlullâh’ın Ehl-i Beyt’i! Sizi sevmek, Allah tarafından Kur’ân’da farz Kılınmıştır.Size bu Kadar Büyüklük ve Fazilet Yeter ki;
Size Salavât Göndermeyenin Namazı Bâtıldır.!!!!!!
"Resulullah'ın Ehl-i Beytini Önemsemeyenler? Üstünlük Takvadadır Diyenlere İthaf Olunur."
NAMAZDA EHLİBEYT
Şüphesiz namaz en temel ibadet şeklidir ve insanın Allah'a en yakın olduğu andır. Namaz Allah'ı zikretmektir, anmaktır.
TaHa Suresi 14. ayetinde buyuruyor:
"Kuşkusuz ben kendisinden başka ilah olmayan Allah'ım. Bana ibadet et ve beni zikretmek (anmak) için namaz kıl."
Her ne kadar namaz emri Kur'an'da verilmişse de uygulamalar Peygamberimiz tarafından öğretilmiştir. Peygambere salât etmek (salâvat getirmek) de namazın uygulamalarındandır. Allah'ın bu konudaki emri Kur'an'da şu şekilde yer alır:
Ahzap Suresi 56. ayette buyuruyor:
"Kuşkusuz Allah ve melekleri peygambere salât ederler. Ey iman edenler! (Siz de) Ona salât edin ve en mükemmel şekilde selamlayın."
Bu ayetin tefsiriyle ilgili Sünni kaynaklarda Hz. Muhammed'den şu hadis nakledilmiştir:
Ka'b b. 'Acere'den rivayet edilmiştir: "Ey Allah'ın Resulu! Allah size nasıl selam vereceğimizi bize öğretti, peki siz Ehlibeyt'e salât (salavat) nasıldır?' dedik. (Peygamber) şöyle buyurdu: 'Allah'ım! İbrahim ve İbrahim ailesine salât ettiğin gibi, Muhammed ve Muhammed Ailesine de salât eyle. Şüphesiz sen Hamid ve Mecid'sin. Allah'ım İbrahim ve İbrahim Ailesini bereketlendirdiğin gibi Muhammed ve Muhammed'in Ailesini de bereketlendir. Şüphesiz sen,
Hamid ve Mecid'sin.'"
Hadiste geçen ve Türkçe'de "Salli ve Barik duaları" olarak bilinen bu duaların Arapça telaffuzu şu şekildedir:
"Allahümme salli ala Muhammedin ve ala Al-i Muhammed, kema sallayte ala İbrahime ve ala Al-i İbrahime inneke hamidun mecid. Allahümme barik ala Muhammedin ve ala Al-i Muhammed, kema barakte ala İbrahime ve ala Al-i İbrahime inneke hamidun mecid."
EKSİK SALÂVAT UYARISI
Peygamberimiz kendisine salâvat getirirken Ehlibeyt'ini anmaktan kaçınanları da kesin bir dille uyarmıştır:
Hz. Muhammed buyurdu:
"Bana eksik salâvat getirmeyin." Sordular): Eksik salâvat nedir? Şöyle cevap verdi: Allahumme salli ala Muhammed (Allah'ım Muhammed'e salât eyle), deyip bırakmanızdır. Bilakis şöyle deyiniz: "Allahumme salli ala Muhammed ve ala Al-i Muhammed (Allah'ım Muhammed'e ve ailesine salât eyle)".
Şafii Mezhebi'nin imamı, İmam Şafii bir şiirinde şöyle diyor:
Ey Resulullah’ın Ehlibeyti sizin sevginiz,
Allah'ın Kur'an'da indirmiş olduğu bir farzdır
Şu yüce üstünlük kâfidir ki size
Size salâvat getirmeyenin namazı yoktur (geçersizdir)
Şiirin aktarıldığı Sünni kaynaklar: Yenebi'u'l-Mevedde el-Kunduzi, Sayfa: 354; Sava’ıku’l-Muhrika, el-Heytemi, c:1, s: 435
Açıklama:
Peygamberimizin dinin direği olarak tarif ettiği, insanların Allah'la en önemli iletişim aracı olan namazda, Peygamber ailesinin Allah ve Resulü ile birlikte zikredilmesi anılması), Ehlibeyt'in makamının yüceliğinin ortaya konması açısından aslında tek başına yeterlidir. İnsanların Allah'a en yakın olduğu an ve en üstün ibadet şekli olan namazda Allah ve Resulü'yle birlikte yer almak, başka hangi makamla kıyaslanabilir? Bu dahi Ehlibeyt'in Allah ve Resulü'nden sonraki makam olduklarının göstergesi değil midir? Bazı müslümanların Allah'a yaklaşmak için, önce namaz kılıp Ehlibeyt'i Allah ve Resul'le birlikte anması, ancak daha sonra onların haklarını gasp eden ve onları katledenlere "hazreti" demesi, onları yüceltmesi, ne kadar garip ve aslında kendisi için ne kadar acı bir durumdur. Kerbela'da Ehlibeyt'in hayatta kalan son ferdi Hz. Hüseyin'i ve yanındakileri kuşatan Yezid'in ordusundakilerin, kuşatma sırasında bir yandan namaz kılıp, Hz.Hüseyin'in de dâhil olduğu Ehlibeyt'e salâvat getirirken, diğer yandan Hz. Hüseyin'i katletmenin hazırlığını yapmaları kadar garip… Böyle bir ikiyüzlülüğün dünya tarihinde ikinci bir örneği yoktur.
Şu ayet adeta bu ikiyüzlülüğü anlatmaktadır:
Maun Suresi 4. ve 5. ayette buyuruyor:
"Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki onlar, namazlarında gaflet içerisindedirler."
Yani, bir yandan namazında Allah'ın ve Resulünün emriyle Ehlibeyt'e salâvat getir, diğer yandan onları katlet veya katillerinin yolundan git, bundan büyük bir gaflet olabilir mi? Bir insanın sırf atalarını ve mensubu olduğu toplumu yüceltmek adına Allah'ın ve Peygamber'in hak yolunu elinin tersiyle itmesi ne acıdır? Hâlbuki hesap günü ailesinin dahi kendisine bir faydası olmayacaktır.
Abese Suresi 34-37. ayetlerde buyuruyor:
"İşte o gün, kişi, kardeşinden annesinden, babasından eşinden ve çocuklarından kaçar. O gün herkesin kendine yeter bir derdi vardır."
Ancak bir insanın kalbi körelmişse artık gözün gerçeği görmesi imkânsızdır.
Hac Suresi 46. ayette buyuruyor:
"Gerçek şu ki, gözler kör olmaz; fakat göğüslerdeki kalpler kör olur."
Salavat Nedir?
Salavat kelimesi salat kelimesinden türetilmiş bir kelimedir. Kelimenin kökeni Arapçadır. Sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V) ve onun soyundan gelen kişileri anmak amacı ile okunan dualara salavat denilmektedir. Kur'an-ı Kerim'de de salavat getirmenin emri yüce Allah tarafından buyrulmuştur. Ahzap suresi 56. ayetinde yüce Allah şöyle buyuruyor;
" Allah ve melekler peygambere salât ediyorlar; ey iman edenler, siz de ona salât ve selâm okuyun."
Salavat Müslümanlar tarafından Hz. Peygamber'e edilen bir duadır. Allah'ın Peygamber efendimize rahmet etmesi, onun şanının yüceltmesini Müslümanlar tarafından istenmesine verilen duaların tümüne salavat denilmektedir. Salavat getirmek için okunacak dualar bulunmaktadır. Salavat getirmek için herhangi bir özel günün beklenmesine gerek yoktur. Her Müslüman her gün ve her saatte salavat getirebilir. Salavat sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V)'i anarak ona selam göndermektir. Peygamber efendimiz salavat getirmenin önemini hadis-i şeriflerinde vurgulamıştır.
Öyle ki peygamber efendimiz bir hadis-i şerifinde şu şekilde buyurmuştur;
" Kim bana bir salavat getirirse Allah'ta ona on katı merhamet eder." Bir diğer hadis-i şerifinde sevgili peygamberimiz şu şekilde buyurmuştur;
" Kim bana bir salavat getirirse, Allah salavat getirenin selamımı almam için ruhumu ona iade eder. "
Hz. Ali (R.A) bildirdiği üzere peygamber efendimiz yine bir Hadis-i Şerif’inde şu şekilde buyurmuştur.
" Esas insanların en cimrisi birisi yanında bana salavat getirdiğinde bana salavat getirmeyen kişidir."
Dr.Seyyid Hüseyin Zerraki Dünya Seyyidler ve Şetifler Kültür ve Araştırma Derneģi Genel Başkanı