Anne beslenme ihtiyacını karşılayan kişi midir?


1905 Iowa doğumlu, psikoloji tarihine yaptığı etik açıdan oldukça tartışmalı deneylerle adını yazdırmayı başarmış bir psikologdur Harlow. Gelişim psikologları uzun yıllar bebeğin bağlanacağı kişinin, onun beslenme ihtiyacını karşılayan kişi olacağı fikrine odaklanmış. Yani çocuğun, kendisini doyuran kişiye karşı bağlılık geliştirdiğini düşünmüşler. Ancak; 1971 yılında Harry Harlow'un maymunlarla yaptığı bir çalışma, süregelen bu fikri yıkıma uğratıyor. Harlow sadece beslenmenin bağlanmayı açıklamak için yetersiz kalacağı düşüncesinde idi. Nitekim çalıştığı laboratuvardaki Resus maymunları ile yaptığı gözlemler bunu doğrular nitelikteydi.

Deney başlıyor..

Deney başlıyor..

Yeni doğmuş ve doğumdan sonra annesinden ayrılmış bebek maymunlar kafeslerinin altına serilen yumuşak havluya karşı tıpkı insan bebeklerinin oyuncak ayılarına beslediği gibi bir sevgi besliyordu. Harlow, bu gözlemleri sonucunda bir takım deneyler yürütmeye karar verdi. 

Deneyde iki çeşit “vekil anne” vardı. Biri tel ve metalden yapılma, soğuk, sert, metal tek bir göğse sahip, ancak bu tek göğsünden süt verebilen bir anne; diğeri ise süt vermeyen ama yumuşak peluştan yapılmış, “sıcak anne”. Yeni doğmuş maymunlar biyolojik annelerinden ayrılarak bu iki yapay annenin olduğu kafese konuldu. Literatürde kabul görmüş teorilere göre yavrular süt verebilen anneyi kendi anneleri gibi görmeliydi, ne de olsa anne-bebek bağı açlık-susuzluk dürtüsünden kaynaklanan bir ihtiyaçtan doğuyordu. 

Başlangıçta yeni doğan maymunlar her iki vekil anneyle de ilgilenmeyerek çığlık çığlığa ve çaresizlik içinde gerçek annelerini aradılar. Ancak bir süre sonra acıktılar ve metalden yapılma, süt veren anneye sokularak karınlarını doyurdular. Ne var ki, süt veren “vekil anne” ile bağ kuramayacak kadar kısa sürdü bu yakınlık, çünkü uyumak için, ya da sadece kucağına oturmak için peluştan yapılma vekil anneye sokuldular.

Bebekler yalnızca sütle yaşayamaz, diyordu Harlow.

Bebekler yalnızca sütle yaşayamaz, diyordu Harlow.

Birkaç gün sonra, metalden yapılma vekil anneye sadece acıktıklarında yaklaştılar ve karınlarını doyurur doyurmaz da peluştan yapılma vekil annenin yanına giderek tüm zamanlarını orda geçirmeye başladılar. Sonuçlar Harlow'un beklediği yöndeydi. 

“Bebekler yalnızca sütle yaşayamaz” diyordu Harlow, “Bu beklediğim sonuçtu, emzirmenin önemini göz ardı etmiyoruz ama anne-bebek arasında kurulan bağı açıklamak için yetersiz kalıyor, bu bağ ancak anne ve bebeğin yakın bedensel temas kurmasıyla sağlanabilir.” 

Kısacası, Harlow, sevginin-bağlanmanın tat alma değil dokunma duyusuyla ilgili olduğunu vurguluyordu.

Deney çeşitlendiriliyor..

Deney çeşitlendiriliyor..

Deneyi çeşitlendirmeye karar veren Harlow, ortama bir korku nesnesi eklediğinde bebek maymunların tepkisi ölçtü. Maymunların çok büyük bir bölümü korkuyla peluştan anneye sarıldı. Bunun üzerine bağlanma ihtiyacının yanında annesel güvenin önemine de vurgu yaptı ve başka bir varyasyon olarak bebek maymunları, çeşitli uyaranların olduğu 12 metrekarelik bir odaya yerleştirdi. 

Peluş anneyle odada yalnız kalan maymunlar, ilk etapta korkup vekil annenin yanından ayrılmasalar da daha sonradan etrafı keşfe çıkıyolardı, odada tek başına bırakılan bebek maymunlar ise parmaklarını emiyor, yere kapanıyor ve saldırgan davranışlar göstererek ağlıyorlardı.

Zorla anne yapılan maymunlar ya bebeklerini öldürdü ya da..

Zorla anne yapılan maymunlar ya bebeklerini öldürdü ya da..

Deneylere maruz kalan bebek maymunlar ergenliğe girdiklerinde diğer maymunlarla çiftleşmeyi reddetti ve anti-sosyal davranışlar sergilemeye başladı. Nadiren ve zorla da olsa çiftleşip doğum yapan anneler ise ya bebeklerini öldürdü ya da düzgün bir şekilde bakım sağlayamadıkları için bebekler kendiliğinden öldü. 

Çok az bir kısmı ise yeterli düzeyde annelik yapabilmişti.

Deney’e tepkiler geliyor.

Deney’e tepkiler geliyor.

Tüm bunların dışında Harlow'un etik açıdan çok fazla eleştirilmesinin sebeplerinden biri de sosyal izalosyon deneylerinde izole ettiği maymunların pek çoğunun depresyona girip kendilerini dış dünyaya kapatarak bir nevi intahara girişmeleriydi.

Tüm eleştirilere rağmen Harlow'un "maymunları nasıl sevebilirsiniz ki" şeklindeki söylemi ise hayvan derneklerinin ayaklanmasına sebep olmuş ve daha sonrasında hayvan deneylerine belli bir takım etik kısıtlamalar konmuştur.

Editör: TE Bilisim