Türkiye AB’den vazgeçmeli

Türkiye, yarım asır önce ortak olmak için AB’nin kapısını çalmıştı. O zamanlar Avrupa ülkeleri gerçekten gıpta ile bakılan; başta demokrasi olmak üzere, ekonomi, siyasi ve diğer alanlarda dünyanın en gelişmiş ve yaşanacak yerleriydi. 

Öyle ki, orada çöptü olmak bile bir ayrıcalıktı. Almanya’da çalışan akrabalarımızın Türkiye’ye tatile geldiklerinde anlattıkları bizi öyle etkilerdi ki, imkanımız olsa hemen o ülkeye gitmek isterdik. Gitme imkanımız olmadığı için de Türkiye’nin, şimdiki adıyla Avrupa Birliği’ne girmesini arzu ederdik. Özetlemek gerekirse, Avrupalı olmak hemen hemen herkesin hayalini süslerdi…

Bu kozu kullanan Avrupa ise her fırsatta Türkiye’ye tepeden baktı, küçümsedi, aşağıladı. Zaman zaman, bu kibirlenmeye dayanamayıp sesini azıcık yükselten oldu. Münferit haklı tepkilere, Avrupa’nın parmak sallaması gecikmediğinde ise Bakan’dan Başbakan’a hatta Cumhurbaşkanı’na kadar özür dileme telaşına girdi…

Ne yazık ki, Avrupa’nın bu şımarık, ahlaksız, görgüsüz tavırları günümüze kadar aynı tempoda sürdü. “Şunu yapacaksınız, bunu yapmayacaksınız” emirlerini maalesef bugünlere kadar devam ettirdiler. Sanki Türkiye’yi onlar yönetiyor. Sanki millet sandığa gidip hükümetleri “gösteriş olsun” diye seçmiş… Dile kolay, 49 yıldan beri Avrupa, Türkiye’yi “emir eri” gibi görmüş…

EFENDİMDEN TERBİYESİZE

AB Parlamentosu Başkanı Schulz efendi, geçtiğimiz günlerde aklınca bir tehdit savurarak, “İdam gelirse AB müzakereleri durur” dedi. Dedi demesine ama anında ağzının payını aldı. Önce Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu sonra Başbakanımız Binali Yıldırım gereken cevabı verdi…  

Eskiden olsaydı bizimkiler özür dileme yarışına girerdi. Schulz efendi de, belki böyle bir beklenti içine girmiştir… Schulz, Bakan ve Başbakan’dan sonra asıl şoku sanırım Sayın Cumhurbaşkanımızın tepkisiyle yaşamıştır. Erdoğan, Schulz’un söz konusu tehdidine en ağır tonda tepki göstermiş ve “Kimsin sen ya, kimsin? Orada bir parlamentonun başkanı, nesin sen? Şu terbiyesize bak ya, ‘Yaptırım uygularız’ diyor. Ya senin her yerin yaptırım olsa ne yazar” diyerek Türkiye’nin 49 yıllık serüveninde Avrupa’ya karşı en sert ifadeyi kullanmıştır. 

REFERANDUMA GİDİLMELİ

Türkiye’nin AB’ye başvurduğu 1967 tarihinden bu yana köprünün altından çok sular geçti. Bugün Türkiye de artık eskisi gibi değil, Avrupa’da… 
O boynu bükük, ekonomisi kötü, demokrasisi kırık, savunma kabiliyeti yetersiz Türkiye’nin yerine, BM’ye bile kafa tutarak “Dünya 5’ten büyüktür” diyebilen, Avrupa’yı vuran krizin ancak teğet geçebildiği güçlü ekonomisiyle ayakta durmayı başaran, demokrasisini geliştiren ve ürettiği savunma sanayi gereçlerini ihraç edebilen bir Türkiye var…

Avrupa’nın hali ise malum! İngiltere’nin ayrıldığı, birçok ülkenin de sallantıda olduğu bir birlik duruyor karşımızda… Yani; AB’nin geleceği meçhul…
Bu nedenle diyoruz ki, Türkiye AB’den vazgeçmeli. Hükümet, en azından bu konuyu referanduma götürmeli…

Referanduma gidildiği takdirdeki tahminimi söyleyerek tamamlayalım yazımızı. “AB’ye hayır” oyu Türkiye genelinde 


İstanbul Times / Müslüm Aktürk