Yıl 2016 Türkiye’de Eğitim

Ülkeyi insan kalitesi bakımından incelendiğimiz zaman maalesef her alanda ciddisorunlarımızın olduğu aşikâr. Sorun çözme mantığımız oldukça sığ ve hiç gelişmiyor. Evrensel insani değerler silsilesinden tutun, muhakeme yeteneğine, akademik başarıya kadar her alanda adeta nal topluyoruz. İnsan kalitesi bakımından yerlerde sürünüyoruz. Birleşmiş milletler kalkınma programı çerçevesinde her yıl yayımlanan rapor. Human Capital Raport İndex 2015 de Türkiye 68. sıradadır. Bu raporun temel amacı olan, insan haklarının ve insani gelişimin sağlanmasına yönelik, ne tür çalışmalar yapıldığı? Veya yapılması planlandığı ve bu çalışmalara zemin oluşturan ırk ayrımı, yoksulluk, iş güvenliği, kaynak kullanımı, makro ekonomik yapı, çevresel görünüm en önemlisi eğitim gibi ölçütlerin araların da bulunduğu oldukça geniş bir yelpazede derlenmiş veriler bulunmaktadır. Bunun gibi Uluslararası birçok araştırma ve ölçüme sonucu eğitim kalitemizin yetersiz ve düşük olduğu gerçeği ortaya çıkıyor. Bu temel toplumsal sorunumuzu aile eğitiminden başlatarak, insanı esas alarak, okullarda ders müfredatlarını müspet bilime, ilime, evrensel insani değerler silsilesine dayandırmalıyız.

Klişe bir laftır, ancak bir o kadar da gerçektir. Eğitim ailede başlar, çevreyle şekillenir, okulda ise gelişir. İnsani temele dayanan eğitim meselesi günümüz ve geleceğimiz adına oldukça önemli ve elzemdir.  Bireyi esas alarak çocuklarımızı dogmatik ve ideolojik her tür bağnazlık ve faşizan öğretilerden uzak tutmalıyız. Yegâne yol nitelikli, kaliteli bir eğitimle toplam insan kalitemizi artırmaktan geçmektedir.Bu durum elbette nitelikli bir eğitim-öğretimle mümkün olabilir. Çünkü bunun başkada bir çaresi yoktur.  Peki, bunu nasıl becerebiliriz? Yol ve metot ne olmalıdır?

En öncelikli iş insan yetiştirme odaklı insana yatırım olduğuna göre genel bütçeden de en yüksek pay mutlaka eğitime ayrılmalıdır. Eğitim adına tüm fiziki alanlarda mükemmel bir yatırım yapılmalıdır. Anaokulundan üniversiteye kadar tüm eğitim kurumlarımızın fiziki alt yapıları muntazam hale getirilmelidir. Eğitim araç ve gereçleri kullanılacak tüm materyaller en iyi şekilde amaca hizmet etmelidir. ARGE faaliyetleri kapsamında teknolojiden de en üst düzeyde yararlanılarak öğrencilerin tüm bu imkânlardan istifade etmelerini sağlanmalıdır.Akademisyen, öğretmen ve eğitim camiası istihdamındaki paradigmayı çok acil değiştirmeliyiz. Ülkenin en zeki ve başarılı insan kaynağını eğitim alanında istihdam etmeliyiz.

Bunun içinde eğitim alanında çalışacak insanların sosyal statüsü ve ekonomik karşılığı en üst düzeyde olmalıdır. Kendi geçim derdine düşen bir kişinin karşıdakine bir faydasının olmayacağı göz ardı edilmemelidir. Bunun yanı sıra eğitim fakültelerinde öğretmen olacak çocuklarımızı ilk on bine girebilecek zeki ve başarılı öğrencilerden seçmeliyiz. 

Mevcut uygulama ile üniversiteye girişte sınava giren milyonlarca öğrencinin sınavda barajı geçmesi halinde her hangi bir vakıf üniversitesinin eğitim fakültesine kayıt olma imkânı mevcut, bu durum diğer meslek guruplarındaki fakülteler için farklı. Örneğin; ilk 40.000’e girebilen fen-matematik bölümü mezunu öğrenci vakıf üniversitesi tıp fakültelerine ancak girebiliyor. 150.000 potada bulunan Türkçe-matematik bölümü mezunu ise vakıf üniversitelerinin hukuk fakültelerine ancak girebiliyor. Mühendislikler, vb diğer önemli mesleklere yönelik insan yetiştiren fakültelerin tamamı bu şekilde. Ülkemizde ilk ona girebilen üniversitelerinde ise öğrenci başarı potası ilk 10.000’e kadar yüksek tutuluyor. Zekâ ve başarısı en düşük oranda olan insan kaynağımızı öğretmen yaptığımızda ve bu öğretmenlerde, tıp doktoru, hukukçu, mühendis, işletmeci ve diğer tüm meslek erbaplarını yetiştirince her alanda toplam insan kalitesinin düşük bir sonuç doğurması oldukça normal değil mi?

Hal böyle olunca her meslek grubunda toplam insan kalitesi düşmeye yüz tutunca her alanda işlerimizi eksik yapan istisnalar harici pek de iyi olmayan sonucu aslında bir nevi hazırlıyoruz.  Bu durumu terse çevirmenin yolu ise oldukça basit. 2 aşama gerekiyor. İlk aşama beyin gücü, ikinci aşama ise ekonomik güç. Eğitim fakültelerine en zeki öğrenciler seçildiğinde ve bunun sonucunda geçim kaygısı duymadan sosyal statü öğretmenlere sunulduğunda ülke geleceğini şekillendiren tüm meslek gruplarına toplam kaliteyi yükseltecek insan yetiştirilmesi hiç de zor olmayacaktır. 

Bu esasla 2016 Yılı ile geleceği şekillendireceğimiz tüm yılların, çocuklara kaliteli, sürdürebilir bir yaşamın sunulduğu ülkemize ve insanlığa barış, hoş görü, içerisinde hak, hukuk adaletin hüküm sürdüğü hakkaniyetli, bir dünya dileğiyle yeni yılınızı en kalbi duygularımla kutluyorum. 
İstanbul Times / Maksut KONYAR