Kim olursa olsun, makamı mevkii ne olursa olsun hiçbir kimsenin bu ülkede suç işleme özgürlüğünün olmadığına inanıyorum.
Suç işleyen ya da işlediği iddia edilen herkeste kanun önünde eşittir. Mahkeme bizi davet ettiği zaman ASIL olarak kuzu kuzu gidip ifademizi veriyorken VEKİL olanların biz gitmiyoruz deme lüksleri olamaz.
HDP li vekiller bundan dolayı yanlış ve hata yapmışlardır. Zaten yanlış ve hata silsilesi 7 Haziran seçimlerinde 80 Milletvekili kazandıkları halde PKK’nın şiddet eylemleri karşısında tepki koyup biz artık haklarımızı TBMM de arayacağız deyip şiddetten uzaklaşaydı ya 1 Kasım seçimi olmayacaktı yada bu seçimde de en az 90 vekil alırdı. Ne yazık ki hata üstüne hata yaptı ve halk desteğini kaybetti. Siyasi partiler halkın sorunları ile hem hal oldukları sürece oy alır ve varlıklarını devam ettirirler.
HDP ne ettiyse kendisine etti…
Bugün bir seçim olsa HDP’nin meclise giremeyeceği düşünülüyor. Ancak hatalar devam ederse artık bağımsız olarak da vekil çıkarma şansları da çok zor olur olsa da bu kadar vekil kesinlikle çıkaramaz.
Ama 6 milyon oy alan bir partinin belediye başkanlarına ve milletvekillerine karşı yapılan bir çok uygulamanın da yanlış olduğunu vurgulamadan geçemeyeceğim.
Biz ne zaman tam anlamı ile demokrasiye geçeceğiz ?
Yıllar Önce Refah Partisi için İrticai faaliyetlerin içinde diye bu tür haksızlıklar yapılıyordu. O da yanlıştı bugün HDP’ye yapılan da yanlış. HDP.nin bir çok hatası olsa da bugün halkın oyları ile seçilen belediye başkanlarının görevden alıp hapse atılması ve yerlerine kayyum atanması yanlış. Başkan hatalı ise yapılan yargılama sonucu SUÇU sabit olursa görevden alırsınız. Yine halkın oyları ile seçilen meclis üyeleri kendi içlerinde yeni bir başkan seçer. Kural ve Kaide bu.
Erdoğan şiir okuduğu zaman görevden alınıp tutuklanmıştı. Ama Onun yerine kayyum değil meclis üyeleri kendi aralarında bir başkan seçmişti.
Hükümetin daha az hata yapmalı …
Hükümet ve Cumhurbaşkanı her konuşmasında FETÖ/PDY örgütünün Türkiye’nin başına bela olduğunu ifade ediyor. Bunun doğru olduğu 15 Temmuz’da daha da netleşti.
Bu yapının 7 Şubat MİT krizi ile başlatmış olduğu süreçte Hakan Fidan’ı göz altına alıp Oslo’da yapılan görüşmeleri Vatan’a ihanet olarak algılayıp Fidan’ın temsilcileri ve PKK yöneticilerinin yaptığı konuşmaları baz alarak devlet nasıl terör örgütü ile pazarlık yapar bu vatana ihanettir diyerek kendi medyası ve devletin içine yerleştirdiği adamları ile yapacağı algı ile Hükümeti Vatana ihanetten düşürme senaryoları Erdoğan’ın yaptığı MİT yasası değişikliği ile bu oyunu bozdu.
Hükümet ile FETÖ’nün ilk bariz şekilde karşı karşıya geldiği oyun boydu. Bu olayda istediğini alamayan FETÖ bundan sonra rahat durmadı. Bu sefer başlangıçta samimi başlayan GEZİ olayları ile Hükümeti düşürmeyi denediler. Bu da akamete uğratıldı.
Peki Bu sefer de vaz mı geçtiler dersiniz ? Yine Koskocaman HAYIR… Peki bu yapı bu iki başarısız eyleminden sonra köşesine çekip oturdu mu ? Kesinlikle hayır..
Peki Malum Yapı Bu Sefer Ne Yaptı ?
17 Aralık’ta 2013 da 4 Bakan’ın çocuğu için yapılan yolsuzluk operasyonu ile Hükümeti düşürmeyi denediler. Bakan çocukları çok temiz değildi bunu kabul edelim ama bu baskınları yapanlarda çok samimi değillerdi. Erdoğan bu baskınları yapan emniyet güçlerinin kimler tarafından yönlendirildiğini bildiği için burada dik durdu ve kendisi ile uğraşan FETÖ/PDY yi burada mağlup etti. Bu yapı bu sefer ülke ekonomisine yön veren 100 ile 120 arasında iş adamı ve bürokratı tutuklamak için harekete geçti. Erdoğan bu hamlenin de bu yapının işi olduğunu bildiği için verilen tutuklama kararlarının yerine getirilememesini sağladı.
FETÖ / PDY yerine geçip oturmayı denemek yerine bu seferde 2016 Yaş toplantısında 40 yıldır yatırım yaptığı TSK içindeki adamlarının İHRAÇ edileceğini düşündüğü için kendisi açısından ciddi bir risk olan 15 Temmuz 2016’daki askeri darbe kalkıştı.
Allah’ın inayeti, Erdoğan’ın Cesarti Halkın Kahramanlığı Sayesinde Darbe Psükürtüldü
15 Temmuz gecesi ülke uçurumun dibine doğru giderken Allah’ın İnayeti Erdoğan’ın cesareti ve halkın ölümü göze alarak ortaya koyduğu kahramanlık sayesinde darbeciler umduklarını bulamadı. Daha önceki başarısız eylemlerinden sonra nasıl ki uslanmadıysa bu yapı 15 Temmuz’daki büyük kalkışmadan sonrada vaz geçmeyeceği biliniyor. Hükümet bu sorunu kökünden hal etmek için enerjisini bu soruna harcaması gerekirken aynı anda başka cepheler açması bana çok mantıklı gelmiyor.
Cumhuriyet yazarlarına neden tutuklama yapıldı ?
Hükümet Cumhuriyet Gazetesi eski Cumhuriyet değil terör örgütü üyesi olmasalar da terör’e destek oluyorlar açıklaması ile çok sayıda gazete yazarı tutuklandı. Elimde belge ve bilgi yok. Tutuklanan gazeteciler suçlu veya değil deme şansım yok.
Ama Hükümet içine ur gibi sızan bir örgüt ile mücadele ederken Gazeteciler hakkında tutuklama yaptırmasının AKILLICA bir şey olmadığını söylemek isterim. Kimse bana Yargı bağımsız kendi işini kendi yapıyor demesin. Dünyanın hiçbir ülkesinde Hükümetin tutumlarına aykırı hareket eden bir yargı tanımıyorum.
Elbette Hükümet savcılara ve hakimlere gidin Cumhuriyet gazetesinde şunu veya bunu tutuklayın. Demez. Savcılar, Hakimler de bu ülkede yaşıyor onlarda basını takip ediyor. Hükümetin Cumhurbaşkanının açıklamalarını takip ediyorlar. Bu çerçevede durumdan vazife çıkararak karar veriyorlar. Cumhuriyet yazarlarına hakkınızda şu veya bu suçlama var. Sizin için yurt dışı yasağı koyduk sizi yargılayacağız bize şu veya bu belgeleri ibraz edin demek varken HÜKÜMET’e yararı olmayan bu tutuklamaların neden olduğunu hükümet düşünsün.
Bu Tutuklamalar sadece FETÖ’ye yarar kanısındayım. Çünkü Ak Parti Karşıtı cephe safları sıklaştırıyor izlenimi bende hakim.
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine Kayyum Atamak Çok mu Makul Bir Karar ?
Bu karar kısa sürede vuralım, kıralım yaşatmayalım mantığında olanların yüreğine su serper ama orta ve uzun vadede bu durum ülke için daha GİRİFT sonuçlar duğurur. Şöyle Ki ; “PKK’nın dağ kadrosundan birileri Diyarbakır sokaklarında dolaşıp bir Kürt gencine bak TC. vize siyaset yapın dedi. Biz de yaptık ve Diyarbakır Belediye başkanını % 80 oy ile seçtik. Ne odu “AKP” belediye başkanlarımızı görevden almak yetmedi bir de CEZA evine attık. Bu şartlar altında bizim siyaset yaparak bir yere varacağımızı düşünüyor musunuz derse sizce bu genç ne cevap verir ? Cevabını net bilmezsek de en azında kafası karışır ve devletine karşı bir şüphe doğar mı doğmaz mı ?
HDP li başkanların hatalarını saymakla bitiremeyiz ama DEVLET hata yapmamalıdır…
HDP Parti yöneticileri, Belediye başkanları ve diğer kademelerde yer alan çok sayıda kişinin hatalı çıkışlar ve icraatler yaptıklarını biliyoruz. Ama Hükümetin yaptığı iş ve işlemlerde titiz ve hatasız hareket etmesini beklemek gerekir. Halkın oyları ile Diyarbakır Büyükşehir Belediye başkanı seçilen Gültan Kışanak ve Fırat Anlı’nın hem görevden alınması hem de tutuklanmasını hem yabancı ülkelere hem de çok sayıdaki HDP seçmenine anlatmanın zor olduğuna inanıyorum. PKK olaylarını 1984 ERUH baskınından bu yana takip eden birisi olarak bu sürecin olayları bitireceğini düşünemiyorum.
Kışanak’ın suçlu olduğu kanıtları ile ortaya konduktan sonra Meclis üyelerinin kendi içinde yapacakları seçim ile bir başkan seçmeleri var iken KAYYUM atanmasının sorunları çözeceğine inanmak doğru bir sonuç doğurmaz.
Hani seçimle gelen seçimle giderdi demezler mi adama. Nasıl ki Recep Tayyip Erdoğan Şiir okuduğu için cezaevine gönderilirken saatlerde SARAÇHANE de bekleyen birisi olarak şu an yapılan bir çok çalışmanın da çok doğru olmadığına inanıyorum.
Evet ülkenin selametini etkileyen kim olursa olsun onlarla mücadele etmesi gerektiğine inanıyorum. Ama seçimle gelen belediye başkanlarının yerine seni görevden aldım. Cezaevine attım ve senin yerine de vali yardımcısını belediye başkanı olarak atadım demenin demokrasi ile çok bağdaştığını düşünmüyorum.
Hadi diyelim ki başkanlar Terör örgütüne destek verdi sende görevden aldın peki yine halkın oyu ile seçilen MECLİS üyelerinin kendi içinde bir başkan seçmesi gerekmez miydi ?
Bu haklı ve makul örnekleri ortaya koydum diye basit düşünen hiçbir kimse benim HDP ye veya daha ileri giderek PKK ya destek verdiğimi söylemesin. Ben orta ve uzun sürede Türkiye’nin zarar edeceği uygulamaların yanlış olduğunu ifade ediyorum.
Adalet Bakanı eş zamanlı en az 10 örgüt ile mücadele ediyoruz diyor ama
Bir ülke düşünün ki aynı anda 10 örgüt ile mücadele ediyorsa kendi içinde yeni cepheler açması makul değil iken son günlerde daha doğrusu Süleyman Soylu’nun iç işleri bakanı olması ile bir çok şey daha hızlı yapılıyor oldu. Bu durumun uzun sürede ülkemizi daha zor durumlar ile karşı karşıya bırakacağı izlenimi bende hakim.
Antidemokratik durumların orta ve uzun vadede ülkeyi iyi bir yere götürmeyeceğini düşünüyorum. Özetle aynı anda neden 10 terör örgütü ile mücadele etmek zorunda bırakıldığımızı sağlayan etmenlerin ortadan kaldırılması var iken yeni cephelerin açılması çok anlamlı değil.
Yapılan yanlışlar Ülke lehine çalışan herkesi tek çatı altında birleştirirse işler daha da kötüye gider…
Yıllar önce milyonlarca oy alan Refah Partine karşı nasıl ki yapılan hatalar halkın tepisini çekti ve halk Refah partisinde hizmet edenlere ülke yönetimini teslim ettiyse bugün yapılan hatalar da halkın duygu ve düşüncelerine hitap edecek başka bir partiye ülkeyi teslim edebilir. OHAL var diye basın susarsa, ilim adamları susarsa işler daha da kötüye gider.
Üniversitelerde Yapılan Seçimler Kırgınlıklara Neden Oluyor Biz de Onu Kaldırdık Demek Sağlıklı Bir Yaklaşım Olabilir mi ?
Üniversitelerde yapılan seçimlerde ayrılık oluyor diye seçimleri kaldırdım denilmesi çok SAKAT bir mantıktır. Yıllar önce Benimde doğduğum köy olan Malatya’nın Kale ilçesinin Kıyıcak köyünde 2 aday arasında kıran kıran’a bir seçim oldu. Seçim sonunda aynı zamanda köy ile şehir arasında otobüs işletmesi yapan Muhtarın aracına binmemek için seçimi kaybeden Muhtar adayının taraftarları yeni bir araç satın alacak kadar sıkıntı olan yerler var diye seçimleri İPTAL etmek mi gerekir ?
Basın’a, Akademisyenlere, Siyasilere ,Hukukçulara, İş adamlarına karşı yapılan Hiçbir antidemokratik olay ülke için hayırlı sonuçlar doğurmaz.
Ekonomik Kriz Kapıda …
İnşaat sektörü başta olmak üzere bir çok sektörün Mart 2017 ye kadar çok zor bir durum ile karşı karşıya kalacaklarının ayak sesleri gelmeye başladı. Bunun çok sayıda emaresi her gün karşımıza çıkıyor. Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın bankalara sürekli faizi düşürün demeleri, İnşaat ile alakalı KDV.nin % 18 den 8 e düşürülmesi başta olmak üzere Hükümetinde bu krizin ayak seslerini bildiğini yaptığı icraatlerinde görmek mümkün.
Netice olarak bir ülke DEAŞ ile mücadele ederken diğer yanda DEAŞ ‘ın düşmanı olan YPG ile de mücadele ediyorsa burada bir sıkıntı aramak gerekmez mi ? Adalet bakanı Bekir Bozdağ’ın aynı anda eş zamanlı 10 örgüt ile mücadele diyoruz sözü mutlaka irdelenmelidir.
Aslında yazılacak çok şey var ama AT İZİ İT izine karışalı çok oldu. Bir bakıyorsunuz birisi çıkmış sen bunun hakkında neden öyle konuştun diyerek bir partinin genel başkanını ayağından vurduğu bir ülkede yaşamak kolay değil.
Bazı iç ve dış güçler Türkiye ile İRAN’ı bir mezhep savaşında karşı karşıya getirmenin gayretinde. ALLAH korusun bu güçler Suriye ve Irak’ta söylemeye bile dilim varmıyor. Ancak 50-100 askerimizi şehit ederek bunu İran’ın üstüne atarak Türkiye’de biz de İran’ın 100 askerini öldüreceğiz der ve bir düşmanlık gütme yoluna giderse 3.Dünya savaşı çıktı demektir. Kimse bu da nerede çıktı demesin. Bu çok uzak bir seçenek değil. Özetle
KORKUYORUM sayın okurum…
Rabbim ülkemizi bütün belalardan korusun…
İstanbul Times / Hüseyin Çetiner 4 Kasım 2016