Sayın Basın mensupları, hepinizi saygıyla selamlıyorum…

Bugün çok farklı bir gündemle, Ülkemizin kanayan yaralarından birine parmak basmak istiyorum. Gençlerimizin umutlarını harcadığı; hayallerini tükettiği spor müsabakaları üzerinden oynanan oyunları ve bu oyunlardan sağlanan kaynağın nasıl değerlendirildiğinden bahsetmek istiyorum.

Öncelikle “Neden gençlerimiz hayallerini buralarda tüketiyor?” bu konuyu irdelememiz gerekiyor. Ülkemiz içinde bulunduğu ve son yıllarda derinleşen ekonomik kriz nedeniyle zor günlerden geçmektedir.

Özellikle son 3 yılda AKP hükümetinin bir servet transferi aracı olarak kullandığı enflasyon nedeniyle dar gelirli vatandaşlarımız fakirleşirken zenginlerimiz daha da zenginleşmektedir. Vatandaşlarımızın hayallerini gerçekleştirebilecek ekonomiye sahip olma umutları neredeyse tükenmiştir.

Refah seviyesi daha yüksek olan ülkelere göç edebilme şansı bulan vatandaşlarımız ülkeyi terk etmekte; gidemeyenler ise hayallerini gerçekleştirebilmek için son şans olarak gördüğü kumar, benzeri bataklıklarda kısıtlı birikimlerini harcamakta ve hayallerini tüketmektedir. Dünya genelinde ya da kısa yoldan zengin olma şansı olarak gördükleri kripto benzeri ekonomilerde ülkemizin en ön sıralarda yer aldığını görebilirsiniz. Bunun en önemli nedeni maalesef içinde bulunduğumuz ekonomik buhrandır.

Peki nerede oynanıyor bu oyunları? Bu oyunların önemli bir kısmı Spor Toto tarafından yetkilendirilmiş kuruluşlar bünyesinde yasal olarak oynanmaktadır. Bahis oyunlarını oynatmak isteyen kuruluşlar Spor Toto’ya başvurarak yetki almakta ve bu yetkiyle beraber Spor Toto’nun izin verdiği şekilde ve yine Spor Toto’nun belirlediği kazanç oranlarında bu oyunları oynatmaktadır.

Yurtdışında ise genel olarak, bu oyunları oynatmak isteyen şirketler lisans alarak serbest piyasa şartlarında oranlarını belirlemekte ve reklam pazarlama faaliyetleriyle Pazar paylarını arttırmaya çalışmaktadırlar.

Bu iki uygulama arasındaki en temel farklılık ise serbest piyasa ekonomisinde belirlenen oranların ülkemizdeki oranlardan daha yüksek olması ve rekabet ortamında müşteri çekmek isteyen şirketlerin haliyle spor kulüplerine yüksek miktarlarda sponsorluk ve reklam adı altına kaynak dağıtmalarıdır.

Bu iki temel farklılık nedeniyle:

Yüksek kazanç oranlarıyla oyunları oynamak isteyen vatandaşlarımız yasa-dışı yöntemlerle yurtdışındaki şirketler bünyesinde oyunlarını oynamaya çalışmakta ve Ülkemiz kaynaklarının önemli bir kısmı yurt-dışına ya da yasa-dışı faaliyet gösteren kurumlara aktarılmaktadır. Bir yandan milletimizin parası yasa-dışı platformlara aktarılırken bir yandan bu ekonomiden devletimiz hiçbir vergi ya da sair gelir elde edememektedir.

Ülkemizdeki uygulamada oyunun kuralları tamamen Spor Toto tarafından belirlendiği için yurtdışı örneklerindeki reklam pazarlama harcamaları ülkemizde çok kısıtlı seviyede kalmakta ve kulüplerimiz maalesef yurtdışında örneklerini gördüğümüz reklam pazarlama gelirlerini elde edememektedir.

Peki ne kadar bir kaynaktan bahsediyoruz? 2018 yılına kadar 3 milyar USD seviyelerinde gerçekleşen bu yasal havuzu, 2018 yılında alınan yasal platformlarda oyunlarının çeşitlendirilmesi ve kazananlara dağıtılan ikramiyenin %59’dan %83’e çıkarılmasıyla birlikte hızlıca artış göstermiş ve 14 milyar USD seviyelerine gelmiştir. Sonrasında dağıtılan ikramiyelerin %93’e kadar çıkarılabileceği kararı alınmış ve bu havuzunun 2024 yılı için 20 milyar USD seviyelerine çıkmasını beklemekteyiz.

Kamu bu oyunlardan ne kazanıyor? Tabi ki buradaki gelirin çok önemli bir kısmı kazananlara geri dağıtılmakta ancak 2024 yılı için 4,5 – 5 milyar USD seviyesindeki bir tutarın kamu geliri ya da kamu kullanımındaki kaynak olarak karşımıza çıkmasını bekliyoruz.

Bakın tekrar söylüyorum kamunun, devletimizin 4,5 – 5 milyar USD civarında bir kaynağı spor müsabakaları üzerinden oynanan oyunlarından sağlanmakta.

Bunun bir kısmı KDV, bir kısmı Şans Oyunları Vergisi, bir kısmı ise SGM payı olarak alınıyor. Kamunun kullanımındaki diğer önemli bir kalem ise Reklam Gideri. Ne hikmetse reklama zerre ihtiyacı olmayan Spor Toto Teşkilatı’nın hesaplarında 2022 yılı için 8 milyar tutarında bir kaynak reklam gideri adı altında harcanmış.

Maalesef bu kalemin detayına ulaşmak mümkün değil. Diğer bir ifadeyle sporun örtülü ödeneği olarak kullanılan bu kaynaktan bazı kulüplere reklam adı altında kaynak aktarımı yapılıyor bir kısmıyla da tesisler yapıldığını duyuyoruz ama kimin kontrolünde, nereye, kime göre harcama yapılıyor bilmiyoruz. Ne denetimi var ne de bir sisteme bağlanmış durumda. Tam anlamıyla sporun örtülü ödeneği olarak iktidar tarafından kullanılmakta.

2017 ve 2019 Sayıştay raporlarındaki bulgular açıkça ifade etmektedir ki:

Bu yapılan harcamalar gerçekte reklam faaliyetinden ziyade çeşitli kurum ve kuruluşlara kaynak aktarımıdır.

Eğitim kurumları vb yerlerde yapılan reklamların anayasanın temel ilkelerine aykırı şekilde gençleri özendirebilmekte ve bunun yerine gençlerin bu tarz zararlı alışkanlıklardan korunması amacıyla fon oluşturulması gerekmektedir.

Reklam verilecek taraf konusunda herhangi bir kriter olmadığı gibi konunun denetimi ve takibi bulunmamaktadır.

Bu nedenle benzer kulüplere ya da benzer federasyonlara hiç bir gerekçe olmadan çok farklı reklam bütçeleri ayrılmaktadır. (Aslında gerekçe çok belli)

Peki Spor Kulüpleri ne kadar bir gelir elde ediyor? 2,5 – 3 milyar USD seviyelerinden 20 milyar USD seviyelerine kadar çıkan bir pastadan bahsediyoruz. 10 sene önce spor kulüplerimiz bu pastanın %5’ini alıyorlarmış. Yani 300 milyon TL seviyesinde bir gelir; o günkü kurlarla 130 milyon USD seviyesinde bir kaynak sağlanmaktaydı.

Peki 10 sene boyunca bu kaynak 3 milyar USD den 20 milyar USD seviyesine çıkarken kulüplerimizin geliri ne oldu? Maalesef TL olarak sabit kalmış bugün de toplamda yaklaşık 350 milyon TL civarında gelir elde etmektedirler. Yani 2024 için yaklaşık 10 milyon USD. Bakın pasta USD bazında yaklaşık 7 katına çıkıyor, kulüplerin geliri ise USD bazında 13 kat küçülüyor.

Geçmişte pastanın %5’ini alan bütün spor branşlarındaki kulüpler bugün geldiğimiz noktada on binde 5’ini alıyorlar. Pastadan alınan pay oranı neredeyse 100 kat küçülüyor. Evet yanlış duymadınız tam olarak 100 kat küçülüyor!

Diğer taraftan yasa-dışı havuzu yani ülkemiz kayıtlı ekonomisinden dışarıya sızdırılan kaynak ne kadar? Maalesef bu oyunların kayıt-dışı ve kontrolsüz olması nedeniyle elimizde net veriler yok.

Ancak genel algı buradaki havuzun 40-50 milyar USD seviyelerinde olduğu yönünde. Şubat 2021’de eski iç işleri bakanı Sn. Süleyman Soylu’nun yaptığı açıklamada da sanal kumar oyunlarının 50 milyar USD seviyelerinde olduğu yönünde idi. Özetle, genel algıya göre yasal bahsin yaklaşık 2 katı büyüklüğünde bir ekonominin yasa-dışı platformlarda oynandığını anlıyoruz.

2024 için toplam yasal havuzu olan 20 milyar USD’nin 4,5 – 5 milyar USD kısmının kamunun kasasını doldurduğundan bahsetmiştik. Buradan hareketle yasa-dışı nedeniyle kamunun 9-10 milyar USD, günümüz kurlarıyla 300 milyar TL kaybının olduğu önümüzde apaçık duran bir gerçektir.

Hazine ve Maliye Bakanı Sn. Mehmet Şimşek’in açıkladığı tasarruf tedbirleri 100 milyar TL seviyesindeyken burada kaybettiğimiz kaynak bunun tamı tamına 3 katı!!! Ancak nasıl oluyorsa Ülkemiz televizyon kanallarında yayınlanan yurtdışı spor müsabakalarında, çoğu reklamın bizde yasa-dışı olarak kabul edilen sitelere ait olduğunu görüyoruz.

Diyebilirsiniz ki stadda reklam yayınlanıyorsa televizyonda da çıkacak buna nasıl önlem alabiliriz? Ancak günümüz teknolojileriyle bu reklamların televizyon yayınlarında değiştirilmesi mümkün. (screen mirroring teknolojisi.

Bu teknoloji ile staddaki mesela led reklamları ya da sabit pano reklamları tv yayınlarında tamamen değiştirilebiliyor. Avrupa’da sıkça uygulanan bir teknolojidir). Maalesef bize gelen ihbarlar bu teknolojinin kötü niyetli olarak ülkemizdeki yayınlarda yasa-dışı sitelerinin görüntülenmesi için kullanıldığı yönünde. Özetle, yasa-dışı bahsi önlemeyi gerçekten istiyorsak daha atabileceğimiz çok adım olduğunu düşünüyoruz.

Peki biz ne öneriyoruz? Önerimiz iki başlık altında değerlendirilebilir:

Gelin yasa-dışı bahsi engellemek için tüm adımları atalım. Web sitelerindeki reklamları önleyelim spor yayınlarındaki reklamları önleyelim ve kazananlara dağıtılan primlerde artırılan limiti daha fazla kullanalım ki insanların yasa dışı sitelere olan eğilimi azalsın. Ayrıca yaptırımları ve bu yaptırımların uygulanmasını arttıralım ki gerçekten caydırıcı bir ortam geliştirelim. Eğer bunu yaparsak, yarısını yasal hale getirsek kamu kaynaklarına 5 milyar USD ye yakın gelir sağlayacağımız ortadadır. Bu da tasarruf tedbirlerimizin de üzerinde bir kaynak sağlamak demektir.

İkinci olarak da bu kaynağın kullanımını adil ve sistematik bir şekilde tekrar belirleyelim. Reklam gideri altında kullanılan sporun örtülü ödeneğini kaldıralım, bunun yerine kulüplere dağıtılan pastayı artırıp sporun ve sporcu gençlerin gelişimini destekleyecek bir yapıda sistematik ve şeffaf bir şekilde spora aktarılmasını sağlayalım. İktidarın elini öpenin değil, hak edenin kazandığı bir sistem kuralım.

Ali Gökçek: TRT'nin Reklam Saatleri CHP'ye mi Ayarlı? Ali Gökçek: TRT'nin Reklam Saatleri CHP'ye mi Ayarlı?

Eskiden havuzdan %5 kulüplere dağıtılıyormuş. Yaptığımız çalışmalarda, kazananlara dağıtılan primlerin artmasından dolayı bu seviyeye geri gelmenin mümkün olmadığını görebiliyoruz. Ancak bu kaynağı %2 seviyesine çıkarmamız çok kolay.

Bu sayede tüm branşlarda; amatöründen profesyoneline tüm kulüplerimize ciddi bir kaynak ayırmış olacağız. 2024 rakamlarıyla 400 milyon USD civarında bir kaynak spora tahsis edilmiş olacak.

Bu da aslında son yıllarda örtülü ödenek olarak kullanılan reklam gideri seviyelerinde. Bu bütçeyi de branş ve organizasyon bazında; başarıya, altyapıdan sporcu yetiştirmeye ve olimpiyatlara sporcu göndermeye endekslersek sporun her alanındaki rekabet daha kaliteli hale gelecektir. Kulüplerde bir şey değişmez parayı bulan daha fazla harcar diye bir düşünce hepimizin aklına gelir.

O zaman bu tutarlar öncelikle kulüplerin vergi, SGK benzeri kamu borçlarının ödenmesinde kullanılır; sonrasında banka borcu olan kulüplerimizin borçları kapatılır ve birkaç sene içerisinde borçsuz bir spor ekosistemine sahip olabiliriz. Tüm bu anlattıklarımızın gerçekleşmesi bizce çok kolay. Sadece örtülü ödeneğin sporun gerçek sahibi olan kulüplerimize başarı ve sporun gelişmesine dayalı bir sistemle şeffaf ve adil bir şekilde dağıtılmasına ihtiyacımız var.

Son olarak, bu alanda maalesef yurtdışına yasa dışı yollarla kaçırılan tek kaynağımız değil. Diğer bir konumuz ise yasa dışı müsabaka yayınları. Yıllık en az 500 milyon USD seviyesinde bir kaynağımızın da benzer yollarla yasa dışına aktarıldığını tahmin ediyoruz. Tahmin edersiniz ki bu tutarı yasal hale getirsek devletimizin vergi gelirleri en az 100 milyon USD artar ve de yine spor kulüplerimizin yayın gelirleri, güncel gelirlerinin en az 3 katına çıkacaktır.

Editör: Hüseyin Çetiner