Günümüz dünyasında insanların farklı düşünmeleri gayet doğaldır. Farklı düşünce ile birlikte, farklı yaşamda bir gerçektir. İnsanların, tek tip bir düşüncede olmaları imkânsızdır.
Hiç kimse bir diğerine kendi fikrini, düşüncesini, yaşam biçimini, dayatma hakkını sahip değildir. Allah, insanı özgür yaratmıştır. Kimse kimsenin kölesi değildir. Bunu yapmaya çalışanlar, zorba ve diktatördürler. Diktatörler, farklı düşüncelere, eleştirilere tahammül etmezler. Onlar sadece, fikirlerini zorba bir şekilde, dayatma yolunu seçerler!
Türkiye hızlı bir şekilde kutuplaşmaya doğru gidiyor. Elbette ki insanın mutlak manada kendisini ifade edebildiği, dünya görüşüyle uyumlu olduğu, bir harekette, bir safta, bir tarafta yer alması gerekiyor. Eğer düşünüyorsanız mutlaka bir taraf olmalısınız, yok düşünmüyorsanız, zaten bertaraf olmaya mahkûmsunuzdur. Düşünmeyenler, yaşadıklarını iddia edemezler.
Hiç kimse bir diğerine kendi fikrini, düşüncesini, yaşam biçimini, dayatma hakkını sahip değildir. Allah, insanı özgür yaratmıştır. Kimse kimsenin kölesi değildir. Bunu yapmaya çalışanlar, zorba ve diktatördürler. Diktatörler, farklı düşüncelere, eleştirilere tahammül etmezler. Onlar sadece, fikirlerini zorba bir şekilde, dayatma yolunu seçerler!
Türkiye hızlı bir şekilde kutuplaşmaya doğru gidiyor. Elbette ki insanın mutlak manada kendisini ifade edebildiği, dünya görüşüyle uyumlu olduğu, bir harekette, bir safta, bir tarafta yer alması gerekiyor. Eğer düşünüyorsanız mutlaka bir taraf olmalısınız, yok düşünmüyorsanız, zaten bertaraf olmaya mahkûmsunuzdur. Düşünmeyenler, yaşadıklarını iddia edemezler.
Çünkü Cemil Meriç’in meşhur ifadesiyle: “Tarafsızlık namussuzluktur”
Ben tarafsızım diyen yalan söylüyordur. Tarafsızlık diye bir şey yoktur. Herkesin durduğu tarafı, durduğu bir cephesi, vardır. Bu cephe ya hak cephesi, ya küfür cephesidir. İşte bence önemli olan da burasıdır. Sizin nerede durduğunuz ve ne yaptığınız çok önemlidir. Çünkü hayatın bütün nimetlerine karşı, mutlaka hesaba çekileceğiz. Duruşumuz ve tavrımız net olmalıdır.
Bütün fikirler, bütün şahsiyetler, bütün oluşumlar eleştirilebilir. Bir şahsiyeti, bir oluşumu, bir düşünceyi eleştirmek, ona hakaret ediliyor anlamına gelmez. Eleştiriler doğru yapıldığında çok faydalı bir eylemdir.
İnsanların hatalarını görmeleri için, mutlaka eleştirilmeye ihtiyacı vardır. Yalnız eleştiriyorum derken, aba altında sopa göstermek ise tam bir ahlaksızlıktır.
Bunu kim yaparsa yapsın, ahlaksız bir davranışa imza atmaktadır. Ahlaksızca saldırmak başka bir şey, eleştirmek bambaşka bir şeydir. İkisini mutlaka birbirinden ayırmak gerekiyor. Eleştirmek bir sanattır. Eleştirmek doğruyu göstermektir. Eleştirmek öldürmek değil, tekrar doğru bir şekilde hayat vermektir.
Müslümanlar olarak, Kur’an ve Sünnet merkezli, düşünmek, sorgulamak, tartışmak bizim olmazsa olmazımızdır. Müslümanlar hayatın bütün cephesine, bu iki ana pencereden bakmak durumundalar. Müslümanlar hayatlarını bu iki ana kaynak üzerine inşa ederler. Kur’an, insanlara nasıl davranmamız gerektiğini açık bir şekilde beyan etmektedir. Hz. Muhammed (s.a.s.)’in hayatı buna şahitlik etmektedir.
“Allah'tan olan bir rahmet sebebiyle onlara yumuşak davrandın. Eğer katı kalpli, kaba birisi olsaydın muhakkak etrafından dağılırlardı.” ( Ali İmran, 3/159)
Her ne kadar bu ayet, Hz. Muhammed (s.a.s.)’in davranışını dile getiriyorsa bu bütün Müslümanları bağlamaktadır. Bir mümin insanlara katı bir şekilde davranamaz.
Müslümanlar eleştiriye açık, ahlaksızca saldırılara kapalıdırlar.
Ahlaksızca saldırmak, zalimlerin, zorbaların hainlerin karakterleridir.
Müslüman, Müslüman’ca eleştirir ve Müslüman’ca bir duruş ortaya koyar!
İstanbul Times / Ziya Gündüz