Yıllardır bağnaz siyasetçilerin sözde dini tarikatların bir numaralı sömürge malzemesi olan başörtüsü artık serbest, Yılmaz Özdil gibi beyni matematiksel çalışanların iddiasına göre devlet “din devletine” doğru gidiyor söyleminin külliyen yalan olduğu iyi düşünülürse anlaşılacaktır. Yıllardır başörtüsü hem siyasiler tarafından, hem de dini gruplar tarafından istismar ediliyor. Aslında başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu istismara ve sömürgeciliğe son verdi. Yıllardır devlet dairelerinde iş bulamayan üniversite mezunu başörtülü kızlarımız hem sömürüldü, hem de köle işçi olarak kullanıldı. Oysa Hz Muhammed (sas); “Kişinin kaldıracağı yükten fazlasını yüklemek haramdır!” buyuruyor. Bu hadise Şerife rağmen, başörtülü hanımlar çalıştıkları bazı kurumlarca öyle sömürülüyor ki; neticesi aile faciasına dönüşüyor. Evine ve ailesine yeteri kadar zaman ayıramayan çoğu hanım efendi boşanmanın eşiğine geliyor ve nihayet boşananların sayısı yaptığım araştırmalardan bir hayli fazla olduğu anlaşılıyor. Sadece 2012 yıllında yakinen gözlemlediğim bir kurumda 4 yuva yıkıldı.

Hem İslam’a hizmet ettiğini iddia edenler hem de böyle durumlara sebebiyet vermesi ne kadar doğru ve İslam’a ne kadar uygun? “Kavga eden iki kişiyi barıştırmak ve dargın karı-kocanın arasını bulmak için yalana cevaz verilmiştir.” (Tirmizi, Birr/26) Karı koca arasını bulmak hususunda “Yalana bile” cevaz veren dinimiz, kadın ile kocanın arasını bozan sözde dini gruplar, ne kadar dine hizmet ediyor?! İslam için gerekirse; “Annenden, babandan, kardeşinden, eşinden vazgeçilir” diyen sözde hocalar ne kadar doğru?!... Sözü edilen “Anne, baba, kardeş, eş” aynı dinin mensubu, aynı kıbleye namaza duran kişiler değil mi? İyi analiz etmeyen beyinler hemen bu tür fetvalara inanıyor. Oysa din uğruna gayrimüslim bir babaya dahi yüz çeviremezsin. Hz Peygamber bu konuda sadece “Babanızın tabi olduğu yola tabi olmayacaksınız, babanız gayrimüslim olsa bile onu ibadethanesine kadar sırtınızda taşıyacaksınız” buyuruyor. Allah (cc) ise; ''Eğer onlar(ana baba) seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana şirk koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Ama onlara dünyada iyi muamele et.'' buyurur.(Lokman 31/15) Bu ayet açıkça baba kafir dahi olsa ona yüz çeviremeyeceğimizi ortaya koyuyor. Düşkün bir babayı ölüme/açlığa terk ederek İslam’a hizmet etmeye gidiyorum demek asla doğru değil. İsterse o baba Gayrimüslim, isterse ateist, isterse dinsiz olsun.

İki tarafın da İslam-ı iyi anlamamışları, araştırmadan soruşturmadan ahkâm kesiyor. İslam-ı bir felaket dini olarak yansıtıyor. Recep Tayyip Erdoğan sayesinde dünya ülkeleri “İslam ile Terörün” yan yana duramayacağını iyicene kavramış durumda. Erdoğan her platformda bunu gündeme taşıyor. Oysa İslam “Mantığa uygun olmakla beraber, mantık dini değildir.” İslam; “Kanun, kaide ve diğer bütün ilişkileri düzenleyen bir dindir.” Hz Muhammed (sas) “Size iki şey bıraktım, ona sımsıkı sarıldıkça yolunuzu şaşırmaz, gaflete düşmezsiniz, bunlar, Kur’an ve Sünnetimdir.” Buyurmuştur. Kur’an ve Sünneti anlamadan hiç kimseye inanmayın. Çünkü Allah (cc) yolunda olduğuna inandıklarınız, gün gelir en aşağılık komplocular ile kol kola olabiliyor. Darbeciler ile flört edebiliyor, millete tuzak kuranların, milleti katledenlerin arkasında durabiliyor. Buna en iyi örnek sözde Mısır El Ezher Şeyhidir. Allah yolunda gerçek manada hizmet edenleri tenzih ederim, Allah, dini İslam’a ve Kur’an’a gerçek manada hizmet edenlere merhameti ile muamele etsin, amacı İslam olmayıp, insanları sömürenleri de yerin dibine batırsın, belalarını İslam’dan ırak eylesin.
 
YAZDIĞIM KİTABIN AMACINI KUR’AN’I KERİMİN TEK BİR SÖZLE ÖZETLİYOR

Bakınız, Kürt Sorununun Anatomisi adlı kitabımı dokuz yıl gibi bir süre de, eksik ve noksanlıklarla dolu bir biçimde zar zor bitirdim, ama size şunu şerefimle temin ederim ki; “Benim yazdığım bu 377 sayfalık kitapta anlatmak istediğim şeyi, Yüce Allah (cc) Kur’an-ı Azimşahta tek bir cümle ile anlatmıştır. O Kitabı yazmamda ki gaye “Anneler ağlamasın, gençler/insanlar ölmesin ve terör sorununa çözüm bulunsun” idi. Bunun için yüzlerce konuyu araştırdım, örnekler sıraladım, çözüm önerileri sundum, dünyada ki benzer örgütleri araştırdım. Kitap bitti yayınlandı bir gün oturdum düşündüm ve Allahın o ayeti ile amacımı tek cümlede özetlediğini gördüm ve yere kapanarak; “la ilahe illa ente subhaneke inni kuntu minezzalimin la ilahe illa ente subhaneke inni kuntu minezzalimin.” (Enbiya/88) dedim. Evet, Hz Yunus (as) dediği gibi; “Senden başka hak ma'bud yoktur. Seni tenzih ederim. Şüphesiz ki ben zalimlerdenim” dedim. Çünkü yıllarca geceleri uykusuz kalarak, bedenime zülüm ederek bir işe imza attım, “Ey Allah’ım, oysa senin bir cümleni insanlara doğru anlatabilseydik, bütün sorunlar ortadan kalkardı.” Dedim. İşte o cümle; “Kim bir kişiyi, bir kişi karşılığında olmaksızın veya yeryüzünde bir fesata karşılık olmaksızın öldürürse, muhakkak ki o bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de (bir kişinin hayatını kurtarmak suretiyle) yaşatırsa bütün insanları yaşatmış gibi olur.” Maide / 32 Ayeti idi. Bu ayet beni hayretler içinde bırakıyordu. Çünkü yıllarca sırf insanlar ölmesin diye uykularımı dahi harap etmiştim, oysa çare, Allah’ı, Yüce Kitabını ve Elçisi Hz Muhammed’i (sas) doğru anlamaktır.
 
RECEP TAYYİP ERDOĞAN TARİH YAZIYOR

Atatürk; “Eğer İslam Alemi Hz Muhammed’i (sas) doğru anlasaydı, bu kadar acılara düçar olmazdı.” Demiştir. Ayrıca Atatürk; "Ey millet! Allah birdir, şanı büyüktür. Allah'ın selameti, atıfeti ve hayrı üzerinize olsun. Peygamberimiz efendimiz hazretleri, Cenab-ı hak tarafından insanlara dini hakikatleri tebliğe memur ve resul olmuştur. Koyduğu esas kanunlar cümlemizce malumdur ki Kur'ani azimüşşanda ki husustur. insanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz son dindir, temel dindir. Çünkü dinimiz akla mantığa hakikate tamamen uyuyor. Eğer akli mantığa, hakikate uymamış olsaydı bununla diğer ilahi ve tabi kanunlar arasında aykırılıklar olmalı gerekirdi. Çünkü bütün kanunları yapan Cenab-ı haktır." (Atatürk'ün 7 şubat 1923 tarihinde balıkesir'de zağanos paşa camii'nde vermiş olduğu hutbeden bir bölümdür.)  Şimdi aynı şeyi Recep Tayyip Erdoğan yapıyor ve Hz Muhammed’i (sas) doğru anlıyor ve ona göre insanlara muamele ediyor. Çünkü Recep Tayyip Erdoğan sadece Müslümanlara değil, bütün dinlere mensup insanlara Kur’an’ın gölgesinde ve Allah’ın emirleri doğrultusunda adalet ile muamele ediyor. Bu iddiamın en güçlü delili ise; “Azınlıklara ait bütün mülklerin iadesi, Gayrimüslimlerin ibadetlerini kolaylıkla yapabilme imkânı sunulması ve yıllardır kapatılmış, havraların, kiliselerin yeniden onarılarak ibadete açılmasının sağlanmasıdır. Bu gün Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştirenler dahi zaman için ve tarih karşısında utanç içinde kalacaklardır. Çünkü tarih, Recep Tayyip Erdoğan’ı tıpkı ceddimiz Fatih Sultan Mehmed han gibi altın harfler ile yazacaktır.

Ayrıca teröre zemin oluşturan mayınlar bir bir temizleniyor, Türkiye Cumhuriyeti ikinci bir yüzyıla daha ömrünü uzatacaksa bunun mimarı da Recep Tayyip Erdoğan’dır. Yılarca ötekileştirilmiş, hor görülmüş, ret edilmiş, inkâr edilmiş bir milleti de kimliğine kavuşturuyor. Kürtlerin Babası Abdülhamit handan sonra Kürtlere samimi bir biçimde kucak açan yine Erdoğan’dır. Erdoğan Kürt Sorununu çözüm noktasında ki samimiyeti ta Belediye başkanı olduğu dönemde hazırladığı raporda ortaya koymuş ve 13 yıllık süreçte de bu samimiyetten bir adım geri atmamıştır. Erdoğan’ın samimiyeti, Atatürk’ün dine bakışı ve Kürt Meselesinin 100 yılık gelişen olayları hakkında detaylı bilgiler için Kürt Sorununun Anatomisi kitabına bakabilirsiniz. Şimdiden Kurban Bayramımızı Kutlar, kardeşliğimize, Dünya da/ülkemiz de barışa ve huzura vesile olmasını dilerim.