Huzur, Mutluluk ve refah söz konusu olduğu zaman ülkemizde herkesin aklına ilk olarak İsveç ve İskandinav ülkeleri gelir.
Bu ülkelerdeki yaşam ve tüketime baktığınız zaman ileri derecede tutumlu olduklarını,israf ve şatafattan uzak olduklarını görmeniz mümkün.
Türkiye'de son yıllarda yaşadığımız israf ve şatafat en çok da serpe kahvaltı çılgınlığı ile kendisini gösteriyor. Bir çok kişi arkadaşım gitmiş bende gideyim fotoğraf paylaşıp onlardan geri kalmayayım diyerek ancak % 20 sini yiyebildiği bir serpe kahvaltı için 2/3 günlük maaşını tek bir kahvaltı için verebiliyor.
Oysaki biz Müslümanız ve yüce dinimiz bize A’raf Suresi 31.Ayette bize şunu söylüyor; "Yiyin için fakat israf etmeyin" diye buyuruyor. Herkes etrafına baksın,ayakkabı,parfüm,elbise ,yeme içme ve diğer bir çok konuda hava için israfın zirvesine çıktığımızı görecektir.Oysa ki yukarıdaki ayette de görüldüğü gibi biz ona uygun hareket etmiyoruz.
Eskiden annelerimiz yakası yıpranan gömleğin yakasını ters çevirip sağlam taraf da kullanılamaz hale gelene kadar kullanmamızı sağlarlardı. Babalarımız ise tabanları ve topukları yıpranan ayakkabıları tamir ederek kullanılamaz hale gelene kadar kullanarak hakkını verirlerdi.
Bugün bir çok kişi çöplerde yep yeni ayakkabılar ile karşılaşmıştır.
Maaşının 2/3 günlük kısmını bir serpme kahvaltı için harcadığını bir İsevç’liye söyleseniz buna hiçbir anlam veremeyecektir.
İsveç’te Volvo'da yöneticilik yapan müdürlerin bile evden tost yapıp getirdiği,İsveç'te insanların dışarıda yemek yemesi için özel bir durum olması gerekiyor.
Birinin doğum günü, evlilik yıldönümü, mezuniyet gibi özel günler dışında neredeyse dışarıda hiç yemek yemiyorlar.
İse lüks şatafatlı arabalar ile değil bisikletle veya toplu taşımayla gidip geliyorlar...
Ailenin bir tane ufak bir arabası oluyor ve bunu mutfak alışverişi yapılacağında daha çok kullanıyorlar...
Bir evde sadece oturulan odada ışıklar açık oluyor. Bizdeki gibi evde yalnız otururken "ses gelsin de yalnızlık hissetmeyeyim" diye tv'yi açık bırakmıyorlar mesela...
Aldıkları bir paltoyu 10-12 sene boyunca giyiyorlar...
Ortalama bir İsveç'linin kıyafet dolabı içerik olarak ortalama bir Türk'ün dolabının 5'te biri kadardır...
Biz bir giydiğimizi 1 ay giymeyiz ama İsveçliler bu konuda gocunmaz. gerekirse 3 günde bir aynı gömleği giyerler.
Bizdeki gibi her sene cep telefonlarını yenilemiyorlar ve yenilediklerinde de ucuz bir model alıyorlar...
Bizdeki gibi her 2-3 senede bir araba yenilemiyorlar. oturdukları evlerin çoğu tarihi yapılardan oluşuyor ve kimse 150-200 senelik bir binada oturmaktan gocunmuyor...
Bizde 15-20 senelik binalara bile eski denip burun kıvrılıyor...
Adamlar çöplerini bile geri dönüşümden geçirip elektrik üretiyorlar...
Evlerine temizlikçi tutmuyorlar...
Bulaşıklarını elde yıkıyorlar...
Evde bir şey bozulursa kendileri tamir ediyorlar...
Volvo ve İKEA gibi kendi ülkelerinin ürünlerini saymazsak marka takıntıları yok...
Karı koca demeden çalışıyorlar...
Çocuklar bile genç yaşta iş bulup harçlığını çıkartmaya başlıyor...
Evlerdeki mobilyalarda minimalizm on plandadır ve ihtiyaç olunmayan mobilya asla alınmaz...
Evlerde tam olarak yeterli miktarda mobilya bulunur ama fazlası bulunmaz. ayrıca mobilyalar 20-25 yılda bir yenilenir...
Bir İsveçli 20 yaşında ailesinden ayrı eve çıkıp kendi evine taşındığında aldığı mobilyalarla 40-45 yaşına kadar idare edebilir...
Bizde inanılmaz bir savurganlık var. herkes gösteriş peşinde...
Herkes rahatına ve konforuna düşkün. Herkes en yeni evlerde yaşayıp en iyi arabalara binip çeşit çeşit kıyafet alıp sürekli dışarıda yemek yiyip en yeni telefon modellerini kullanıp en lüks şekilde yaşamak istiyor...
Kimse hayattaki hiçbir rahatından taviz vermek istemiyor...
İsveç ve Kuzey Avrupa'daki diğer ülkelerde refah kültürü var ama bunun sebebi sandığınız şeyler değil...
Onlar para içinde yüzdükleri için değil tutumlu oldukları için refaha ulaşabildiler.
Bu yazımın bir kısmını alıntı bir yazıdan aldım. Biz ülke olarak 1985’lerden sonra israfa daha çok yöneldik.
Bunun tabi sonucu olarak gerek ülke gerek aile gerekse de şahış olarak gırtlağa kadar borca battık.
Oysa ki bizim medeniyetimiz ve dedelerimiz tasarruflu olma konusunda çok bilinçliydiler bugün ise içimiz bilgi olarak boşaldığı için bütün çabamızı dışımızda verip ona buna hava atmanın peşine düşmüş durumdayız.
Oysa ki aileleri ve ülkeleri kurtaran şey şatafat ve israf değil tasarruflu ve tutumlu olmak gelir.
Bugün hesabını kitabını bilen ve tasarruflu olan insanlara CİMRİ diyerek dışlamak moda olmuş durumda.
Bir an önce titreyip özümüze dönmez isek emin olun tutumlu olan ülkelerin kölesi oluruz .
Hepinizin yeni yılı kutlu olsun…
İstanbul Times – Fatma Ozan