Her şey göründüğü gibi değil aynı sonun başlangıcı gibi bize yaşatılanlara baktığında insanı esas oğlan yaparlar sonra kendilerine kul – köle ederler…
Ülkeler arası ilişkilerde daimi dost veya daimi düşman yoktur. Fakat ülkeler arasında daimi menfaatler vardır. Bir bakmışsın dün dostun olan bugün menfaatler uyuşmadığı için düşman kesilebilir. Maharet ise bu dengeyi koruyup var olabilmektedir.
Bugün Rusya ile düşman konuma bizi getirenler; düne baktığında şaşırabiliriz… Örneğin;
Yakın geçmişte Rusya`nın KKTC`yi tanıma teklifine AKP yanaşmamıştır. Rusya, Güney OSETYA ve ABHAZYA`nın tanınması karşılığında KKTC`yi tanıyacaktı. Bu yönde gelişmeler ve haberler dış basında ve Türk basınında almıştı. Hatta bazı Rus kaynakları KKTC, ABHAZ VE OSET yetkililerin bir araya geleceği toplantıların planlandığını açıklamıştır. Fakat ABD, AB ve İSRAİL`le olan ilişkilerden dolayı AKP böyle bir fırsatı bile dikkate almamıştı. Unutmadan daha öncesinde de diğer hükümetlerimizde AZERBAYCAN ve benzeri ülkelerin KKTC`ni devlet olarak tanıyalım önerileri sunanlarda vardı. Ne hikmetse bizi yönetenler – TRUVA ATLARI – ellerinin tersiyle bu önerileri geri çevirmişlerdi.
ELİYAHU SASSON, Ankara`daki ilk İSRAİL elçisi olmaktaydı ve zamanın Başbakanı ADNAN MENDERES onu; “KARDEŞİM” diye çağırmaktaydı.
Türk Dış İşleri Bakanı FATİN RÜŞTÜ ZORLU, 1902 Şam doğumlu ve Osmanlı ve daha sonra İngiliz mandasına karşı savaşmış, istihbaratçı ve şimdiki sözcükle “MOSSADÇI”, “Siyonist Eliyahu SASSON ile Roma`da düzenli olarak “regularly” buluşuyordu. Acaba bu buluşmalar şimdide başkaların üzerinden devam ediyor mu?
Kıbrıs`ın tarihindeki her dönüşümde Yahudi manivelasını hesaba katmak gerekiyordu. Adanın Türkler tarafından alınmasında Yahudi YASEF NASİ`nin telkin ve teşviki biliniyordu; İkinci Selim`in, Kıbrıs`ı, Yahudilere yurt olarak vermek üzere alınmasını istiyordu.
Yalçın KÜÇÜK, “çalışmalarında, Yahudilere, en uzak kavmin Araplar değil ELENLER (YUNANLILAR) ve en yakının ise TÜRKLER değil KÜRTLER olduğunu” yazıyordu. Bugün KÜRT Devleti kurulması gerektiğini boşuna söylemiyorlar…. Molla Mustafa BARZANİLER geçmişini ararsanız karşınıza YAHUDİLER çıkar… Diğer Kürtleri ise maşa olarak kullanarak kendilerine hizmet ettiriyorlar… Aynı bütün dünyaya oynadıkları oyunlar gibi… yani anlayacağınız mevzu derin….
Kıbrıs`ta Türk Mukavemet Teşkilatı`nın, asıl kurucusunun F. RÜŞTÜ ZORLU olduğunu söylüyordu. Öyleyse, ELİYAHU SASSON – FATİN ZORLU`nun düzenli buluşma ve planlamalarında “MOSSAD” ve İSRAİL katkısını hesaba katmak gerekmez mi?
SASSON – ZORLU düzenli görüşmelerini açığa çıkaran kitap, “İSRAİL`in GİZLİ SAVAŞLARI” başlığını taşıyordu ve UĞUR MUMCU bu kitaptan haberdar bulunuyordu.
UĞUR MUMCU, LAN BLACK ve BENNY MORRIS`in bu çalışmasına dayanarak, İSRAİL – KÜRT ilişkilerine dikkati çekmiştir. Belki de parmağını doğru yere kyan ilk yorumcuydu. KUZEY IRAK`ta BARZANİ AİLESİ, İSRAİL ile ortak bir savaş yürütüyordu, İSRAİL`in gizli savaşları arasında bu konu önem ve öncelik taşıyordu.
UĞUR MUMCU, bunu yazdıktan, on beş gün sonra öldürülüyordu!? Hatta o aralar “KÜRT DOSYASI” diye bir kitap üzerinde çalıştığını ve ne yazık ki tamamlayamadan öldürüldü. Fısıltı gazetesi bize devletle – Kürtler arasındaki ilişkiler diye yansıtılsa da ve öldürenlerin aşırı dinci veya İRAN diye ima edilse de gerçek hiç öyle değildir. Kirli oyun ise geçmişten bugüne oynamaya devam ediyor…. UĞUR MUMCU gibi ne babayiğitleri bağrımızdan koparıp alıyordu… En çokta ne mi üzüyordu? İçimizdeki “TRUVA ATLARI – YABAN OTLARI” ihanetleri ve halkın ise her şeyden habersiz önüne ne konuyorsa onu yemesi bana çok koyuyor… bir şeyler anlatmaya çalıştığımızda ise sanki kötü söz söylemişiz gibi dışlandık, horlandık ve pasifize ediliyoruz… karşımızdaki Güç canlarımızı alıyor… bünyemiz ağlıyor fakat çözüm noktasında vücut “YAHUDİLEŞMİŞ – YIKICI TARAFA” hizmet eder bir yapıya dönüşmüş….
İSRAİL`in KIBRIS ÜZERİNDEKİ HEDEFLERİ VE PLANLARI:
Toprakları İSRAİL`İN “TEVRARSAL SINIRLAR”ı (ARZ-I MEV`UD) içinde yer alan ülkelerden biri de KIBRIS`tır. Kıbrıs, Yahudiler için tarih boyunca önemli bir konumda sayılmıştır. İsrail`in kurulmasından önce FİLİSTİN`e giden bir basamak, İsrail kurulduktan sonra da, “ASKERİ BAKIMINDAN VE İİSTİHBARAT AÇISINDAN DEĞERLİ BİR KOZ” olarak kontrolde tutulmaya çalışılmıştır.
Kıbrıs`a yönelik Yahudi ilgisinin ilk somut örneğine OSMANLI`nın KIBRIS`ı fethi sırasında rastlanır. O dönemde Saray`da danışman olarak bulunan eğitimli bir Yahudi olan YASEF NASSİ “KIBRIS KRALI” olmak hevesine kapılmıştır. Bundaki amacı, adanın “bir Yahudi yerleşim merkezi” haline getirilmesidir. YASEF NASSİ`den sonra adaya merak saran bir başka Yahudi, 19. Yüzyılın sonlarında İNGİLTERE Başbakanlığı koltuğuna oturan BENJAMİN DİSRAELİ olmuş, DİSRAELİ, çok sayıda Romanyalı Yahudi`nin KIBRIS`a transfer edilmesini sağlamıştır.
Ancak KIBRIS`ın Yahudiler açısından taşıdığı önem, asıl olarak SİYONİST HAREKETİN ada üzerindeki talepleriyle ortaya çıkmıştır. Siyasi SİYONİZM`in kurucusu THEODOR HERZL, KIBRIS ile ilgili düşüncelerini SİYONİST Hareketin finansörlerinden LORD ROTHSCHILD`e, Temmuz 1902`de şöyle aktarmıştır:
“Önce KIBRIS`ı düzene sokmalıyız, ardından bir gün İSRAİL`in üzerine gitmeliyiz ve kuvvetle almalıyız. Kıbrıs `tan Müslümanlar giderse, Rumlar iyi bir fiyata topraklarını satıp, ATİNA`ya veya GİRİT`e göç ederler. Filistin Yahudiler için çok küçüktür, bu nedenle Filistin`e yakın bir yer sağlamamız gerekiyor. Filistin`e Kıbrıs ve El Arish de dahil edilmelidir.”
Bu doğrultuda Kıbrıs`daki Yahudi nüfusunu arttırmak için çeşitli yöntemler denemiştir. 1897`de İNGİLİZ Hükümeti`nin isteğiyle JCA ( JEWISH COLONİZATION ASSOCIATION – YAHUDİ KOLONİLEŞME BİRLİĞİ), İNGİLTERE`den 33 RUS YAHUDİ ailesini 3 koloni kurarak KIBRIS`a yerleştirmiştir.
1900 -1906 yılları arasında da Siyonist önderlerden “WARBURG, KIBRIS`ta Yahudi zirai yerleşimi ve köyleri oluşturulması konularıyla yakından ilgilenmiş ve JCA`yı bu amacında desteklemiştir.
1952 yılı AB`nin temeli olan AVRUPA KONSEYİ`nin kurulduğu senedir. Yahudi Derin Devleti o zamandan 2000`li yılları görebilmiştir. “BİRLEŞİK AVRUPA, bir gün KIBRIS`ı da sınırları içine dahil ederek “ROMA İMPARATORLUĞU”na giden yolda, DOĞU AKDENİZ`de egemenlik ilan edebilir” diyerek Avrupa Birliğini ve KIBRIS`ın bu birliğe girmesini teşvik etmişlerdir. Bu dönem aynı zamanda İNGİLTERE`nin de adadan çekilmeye başladığı dönemdir. İngiltere KIBRIS`tan giderken TÜRKİYE adaya yönlendirilerek KIBRIS üzerine HIRİSTİYAN AVRUPA`nın tam hâkimiyetinin önüne geçilmek istenmiştir. Çünkü Yahudiler, KIBRIS`ın YUNANİSTAN`dan ziyade, TÜRKİYE`nin elinde kalmasını tercih etmiştir. Gölge oyunları nelere kadir değil mi?
AVRUPA BİRLİĞİNE KIBRIS`ın bir ada ülkesi olarak bütünüyle katılması için hazırlanmış olan ANNAN PLANI öncesi ve sonrasında KUZEY KIBRIS`ta çok büyük bir inşaat etkinliği ( bu arada İSTANBUL`da bugünlerde öyle) göze çarpmıştır. Özellikle adanın TÜRK tarafındaki kentler sanki yeniden inşa edilmiş ve KIBRIS`ın gelecekteki müstakbel yeni sakinleri için batı standartlarına uygun bir ülke yaratılmıştır. Çeyrek yüzyıl önce TÜRK Ordusunun fethettiği Kuzey Kıbrıs aradan geçen süre içerisinde yeniden inşa edilmiş, kentlerin altyapıları tamamlanmış ve otoyollarla birbirine bağlanarak tam bir batılı ülke konumunda bir KUZEY KIBRIS amaçlanmıştır.Ambargo nedeniyle durgun olan KUZEY KIBRIS ekonomisinde TÜRKLER fakir sayılabilecek bir düzeyde kalırken, son zamanlarda artan inşaat işlerinde yabancı firmalar devreye girerek, adeta İNGİLTERE Ve TÜRKİYE üzerinden yeni yapılaşma girişimleri desteklenerek, gelecekte İSRAİL`in karşı kıyısında Yahudiler için yeni bir yerleşim bölgesi yaratılmaya çalışılmaktadır. KUZEY KIBRIS`ta önümüzdeki dönemde birkaç yüz bin YAHUDİ`nin yerleştirilmesi hesaplanmaktadır.
Adadaki TÜRK toprakları üzerinde parselasyon çalışmaları ile beraber iki yüz bin ev yapmak üzere izin alınmıştır. Referandum öncesi hızlanan arsa ve ev satışları son dönemlerde daha da artmıştır. Kuzey Kıbrıs bölgesinde yeni yapılan binalar daha çok İNGİLİZ ve AMERİKAN YAHUDİLERİ tarafından satın alınırken, referandum sonrasında Kuzey Kıbrıs`ın AVRUPA dışında kalmasıyla beraber İSRAİL vatandaşı Yahudiler de adada gayrimenkul edinmek ve yerleşmek üzere KKTC`ye başlamışlardır.
Böylece zaman içersinde Kuzey Kıbrıs`ın Türk nüfusunun TÜRKİYE`ye geri dönmesi sağlanacak, para gücüne sahip olan zengin Yahudiler KUZEY KIBRIS`a yerleşerek yeni bir YAHUDİ BÖLGESİNİ İSRAİL`in karşı kıyısında yaratacaklardır. Gelecekte adanın tamamına sahip olmayı düşünen İSRAİL, karşı kıyısında ikinci bir Yahudi Devleti kurmaya çalışmaktadır. KKTC`de kendisine bağlı firmalar aracılığı ile yeni yerleşim alanları yaratmakta ve hızlı bir gayrı menkul satışı ile adanın kuzeyinde Yahudi nüfusu artırılmaktadır. Kısa zamanda önemli miktarda Yahudi`nin adaya yerleşmesi ile birlikte İSRAİL de KIBRIS üzerinde tıbkı TÜRKİYE ve YUNANİSTAN gibi taraf olabilecek ve böylece adanın AVRUPA, ya da HIRISTİYAN egemenliği altına girmesine izin vermeyerek DOĞU AKDENİZ bölgesinde merkez olarak kurulmuş olan YAHUDİ HEGOMANYASI oluşturulacaktır. Bugünlerde RUMLARI kullanarak PETROL arama sahalarında söz sahibi olmaya çalışması boşuna değil her halde!?
İsrailli Yahudilerin son yıllarda Türkiye`nin ANTALYA kentine de gayrimenkul almak ve yerleşmek (HARRAN BÖLGESİNİ unutmamak lazım) üzere ilgi göstermesi, İSRAİL MERKEZLİ gündeme getirilen DOĞU AKDENİZ HEGOMONYA düzeninin; İSRAİL, KIBRIS ve ANTALYA arasında kurulmakta olan bir egemenlik üçgenine dayandırılmak istendiğini de açıkça anlaşılmaktadır. Bugünlerde MANAVGAT SUYUNUN KIBRIS`a bağlanması ne tesadüf değil mi? Önceki köşe yazımda “KKTC YAVRU VATANA CAN SUYU MU? YOKSA İSRAİL CAN SUYU MU?” okuyabilirsin.
KIBRIS`a İSRAİL ve YAHUDİ Lobilerinin artan ilgisi, TÜRKİYE`deki benzer kesimleri ve lobileri de heyecanlandırmıştır. DOĞU AKDENİZ üzerinden bütün ORTA DOĞU`yu kapsayacak biçimde oluşturulmaya çalışılan Yahudi Hegemonyasında TÜRKİYE Yahudileri ve SABATAYCILARI da etkin olmak istemişledir. Bu kesimlerin içersinden çıkan bazı temsilciler KIBRIS sorununun önde gelen izleyicisi, savunucusu, ya da uzmanı olarak ortaya çıkmışlardır. Bir de aklıma TÜRKİYE`de yasaklanan kumarın neden KKTC`ne havale ettiğimizi şimdi daha iyi anlıyorum… herkes kumarın yasaklanmasının doğru olduğunu düşünerek YAVRU VATAN KKTC`ni düşünemezdi her halde!?... Cambaz yine cambazlığını yapmıştır… hem de bizlere kendi elimizle yaptırması büyünün en güzel tarafı olsa gerek.!?
Tek İsrail ile bütün ORTADOĞU`ya egemen olamayacaklarını gören SİYONİSTLER hem KÜRT YAHUDİLERİ aracılığıyla 2. İSRAİL KUZEY IRAK`ta kurmaya çalışmakta, hem de TÜRKİYE`deki lobileri ve MARONİSTLER üzerinden 3. İSRAİL`i de KIBRIS`ta kurabilmelerinin yolunu aralamaktadır. Hem de TÜRKİYE Başkanlık sistemine geçirerek OSMANLI Hayalleri ile CAMBAZ iş başındadır. Kendi elimizle bu topraklarda başkanlık sistemi ile ağabeylik yaparak kendi içimizde BÜYÜK İSRAİL DEVLETİNİ kuracaklardır. Bizler esas oğlan olduğumuzu Sanerken meğer GLADYO`ya çalışıyormuşuz diyeceğiz… çünkü başkanlık sistemi ile KUZEY IRAK KÜRT DEVLETİ bizim eyaletimiz olmayı kabul edecek yani “KAZAN DOĞURDU” sonra bizim ağabeyliğimiz altında kendi devletlerini bir virüs gibi inşa edeceklerdir… tere yağından kıl çeker gibi… sonra mı tabiî ki başkanlık sisteminde isteğe bağlı olarak demokratik hakları olan refaramdum talep ederek “KAZAN ÖLDÜ” diyerek ayrılma kararı alacaklar… savaşırız diyenleri duyar gibi oldum… eğer savaşacak gücünüz ve halkınız kalırsa tabi ki…
İsrail`in TEVRATSAL sınırları içersinde yer alan KIBRIS`ın geleceği ORTADOĞU`daki yeniden yapılanma ile yakından ilgili bulunmaktadır. KIBRIS, İSRAİL`e hem bir giriş kapısı, hem de çıkış kapısıdır. Kıbrıs`tan zaman içinde TÜRKLERİN kaçırtılması, Hırisitiyanların topraklarının para ile satın alınması yolu ile adanın bütünüyle YAHUDİLEŞTİRİLMESİ, SİYONİZM`in ana hedeflerinden biridir. TÜRKLERİN VE RUMLARIN birbirine karşı kışkırtılması ile yeniden sıcak çatışmalara sürüklenerek KIBRIS`a ORTADOĞU`da askeri birlik bulunduran ABD`nin müdahale edebileceği öne sürülmektedir. ABD`nin bir askeri işgali sonrasında, ya da NATO`nun ORTADOĞU`ya taşınmasından sonra, NATO üzerinden KIBRIS`ta oluşturulacak AMERİKAN etkisinden yararlanılarak, KIBRIS adasına önemli sayıda Yahudi göçü gündeme getirilebilir. Türk kesimine yerleştirilecek bu yeni nüfus topluluklarıyla adanın DEMOGRAFİK YAPISI değiştirilecek ve İSRAİL üzerinden kurulacak ekonomik ilişkiler ile Yahudiler yeni dönemde KIBRIS`a egemen olacaklardır. BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ adı altında gündeme getirilen SİYONİST PLANIN KIBRIS kısmı bu doğrultuda sonuçlanırsa ABD askerinin desteği ve İSRAİL Lobilerinin EKONOMİK yönlendirmeleri sonucunda KIBRIS, ORTADOĞU`da yeni bir İSRAİL olarak ortaya çıkabilecektir.
KÜRT YAHUDİLERİNE kurdurulan KÜRDİSTAN ile beraber ORTADOĞU`da üç tane YAHUDİ DEVLETİ kurulmuş olacak ve böylece MERKEZİ YAHUDİ DEVLETİ KÜRDİSTAN ile doğuya karşı, KIBRIS ile de batıya karşı kendisini koruyabilecek sınır ötesi yeni üsler elde etmiş olacaktır.
MAŞA DEVLETLERE VE KURULUŞLARA TEK SÖZÜM “HADİ GİDİN KUMDA OYNAYIN – ATI ALAN ÜSKÜDAR`I GEÇTİ ”
Sevgi ve saygılarımla… Kimsenin (SİYONİST VAMPİRLERİN) oyuncağı olmadan ve Truva atlarını kendilerinize yönetici seçmeyin…atamirası ulus…murat akbaş
Kaynakça:
OSMANLI`DAN CUMHURİYET`E KRİPTO YAHUDİLER VE PAKRADUNİLER – TOGAN YAYINLARI
RAMAZAN KAĞAN KURT, NASSİ – DISRAELLI VE KIBRIS / VATAN GZT /01.05.2006
ANIL ÇEÇEN / İSRAİL VE KIBRIS 2023 DERGİİSİ ANKARA 2004
http://www.marmarahaber.net , 28 TEMMUZ 2009 İstanbul Times / Murat Akbaş