Dünya’nın sistemi sizce değişti mi?
Yoksa her dönemde ezenler ve ezilenlerin dengesi aynı mıydı?
Turgut Uyar’ın “İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım. Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından...” dediği Göğe Bakma Durağı’nda bir soluklanalım.
O, göğe sevdasını baktırdı; biz, direnişimizi...
**
Boğaziçi Üniversite’si rektörlüğüne son günlerde gerek televizyondan gerek sosyal medyadan takip ettiğiniz; bildiğiniz üzere, dışarıdan bir isim atandı: Melih Bulu.
Bu atamanın ardından rektör atamalarının seçim ile yapılmasını isteyen akademisyenlerin, öğrencilerin ve Boğaziçi’ne destek olan birçok üniversitenin, dışarıdaki öğrencilerin ve halkın direnişine şahit oluyoruz. Direniş sürecini takip ettim. Gelin birlikte neler olduğuna bir göz atalım.
2 Ocak’tan bu yana nelere şahit oluyoruz?
2 Ocak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Prof. Melih Bulu’yu Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atadı. Atamanın ardından Melih Bulu, sosyal medya hesabından “Merhaba Boğaziçi” mesajını paylaştı. Hemen peşi sıra “Kayyum rektör istemiyoruz” diye tepkiler yağmur misali yağmaya başladı.
Boğaziçi öğrencileri, okullarının kampüsünde çağrı da bulundu. İlk gün yapılan eylemde üniversitenin önünde binlerce öğrenci dayanışma için birbirlerine kenetlendi. Üniversiteye girmeye çalışan öğrencilere polis saldırdı. İki öğrenci göz altına alındı. Verilen tepkilerin ardından serbest bırakıldı. Yine ilk gün öğrencilerin toplanmasına engel olan polisler, üniversitenin kapısına kelepçe vurdu, öğrencilere biber gazı sıktı.
Öğrencilerin evlerine baskın düzelendi. Kapıları kırıldı. 28 öğrenci hakkında gözaltı kararı çıkartıldı. Yapılan baskının ardından sosyal medyanın gündemi yalnızca bu oldu. Sadece Boğaziçi öğrencileri değil, onlarca üniversitenin öğrencileri destek mesajları atmaya başladı. Öğrencisinden akademisyenine, akademisyeninden manavına, manavından berberine. Herkes öğrenciden, eğitimden yanaydı...
Akademisyenler, cübbeleriyle üniversitenin bahçesinde rektörlük binasına sırtlarını dönerek Melih Bulu’yu protesto ettiler. Öğrenciler de öğretim üyelerinin yanında eyleme katılmaya başladı. Kampüs önünde polis barikatı vardı.
Öğrenciler bahçenin çimlerinde halkalar oluşturarak şarkı söyleyip dans ettiler. Kampüse ses sistemi kuruldu. Hep bir ağızdan şarkılar söylenerek protestoya devam ettiler.
İstanbul Valiliği, Sarıyer ve Besiktaş sınırları içinde toplanma yasağı getirdi. Öğrenciler, Kadıköy’e geçerek eylemlerini gerçekleştirdiler. İlerleyen günlerde rektörlük binasına girmek isteyen öğrencilere özel güvenlik saldırdı. 159 öğrenci gözaltına alındı. Ardından Kadıköy’de devam eden eylemlerde yine binlerce öğrenciye şiddet uygulandı. TİP Milletvekili Barış Atay’da polisin şiddetine maruz kaldı. Barış Atay’ın ve gördüğümüz onlarca fotoğraf karesinin hüzünlü yansımasıyla birlikte içimizdeki direnişin alevlerini daha da artırıyordu aslında. Aşağıya bakmamamız, daha fazla direnmemiz için bizleri tetikliyordu.
Serbest bırakılan öğrencilerin adliyede verdikleri fotoraf kareleri de sevincin ve direnişin gözyaşlarıydı. Adliye salonlarında bekleyen hocaları, avukatlar, bazı milletvekillerinin inancı da hepimizin inancıydı...
Tüm bu olanların ardından Melih Bulu, gazetecilere, “Asla istifa etmem” dedikten sonra tepkileri daha da arttı. Akademisenler okul bahçeside protesrolarına devam etti. Siyasiler de desteklerini vermeye devam etti. Muharrem İnce öğretmen kimliği ile üniversiteye, öğrencilerin yanına giderek, dertlerini dinledi. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Melih Bulu’ya mektup yazdı, istifa çağrsında bulundu. CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancoğlu okula, direnişe desteğe gitti. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, öğrencilerle online görüşme yaptı. Ve Cumhurbaşkanı Recep tayyip Erdoğan, öğrencilere “Siz öğrenci misiniz” dedi.
**
Boğaziçidirenişi kullanıcı adıyla sosyal medyada açılan hesaptan her gün canlı yayın yapılıyor ve okulda yapılan protestolar canlı canlı gösteriliyor. Ola ki televizyonda karşınıza çıkmaz ise bilginiz olsun, direnişi oradan canlı canlı takip edebilirsiniz! Sayfanın en son yazıp paylaştığı mesajı da şuraya iliştiriyorum:
“Kayymunuza, hukuksuzluğunuza, şiddetinize, işgalinize boyun eğimedik, eğmeyeceğiz. Bu karar da öncekiler gibi akademik özgürlüğe karşı yürütülen bir işgal hareketinin devamıdır. Kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz.”
**
Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Bütün ümidim gençliktedir” cümlesi nasıl da yerini buluyor şimdilerde. Gençler olarak ne yapıyoruz: aşağıya bakmıyoruz.
En başta ne demiştik?
Turgut Uyar’ın Göğe bakma durağında bir soluklanalım.
Onun sevdaya dair sözlerini hatırlayarak, direnişimize evirelim.
Hepimiz birden direnebiliriz, göğe bakalım!
(Direnişin devamında olanları takip edip; sonraki yazılarımda yer vereceğim.)
HANDE BALCAN