“Hain” Arapça bir kelimedir. Anlamı: Hıyanet eden kimse. Bu kelimeyi en son küçük bir çocuğun ağzından duyduk. Trabzon’da yapılan mitingde eline mikrofon verilerek bir siyasi lidere “Hain” demesini işittik. Ve karşısında da kendisini alkışlayan onlarca insanı seyrettik.
Olay esnasında ağızdan çıkan kelimeye müdahale edilmiyor, normal karşılanıyor. Peki ya o gün bu kelime yalnızca bir kişiye mi gitti?
Hayır.
Tüm insanlığa gitti. Boşlukta savruldu ve tüm suratlara rüzgâr gibi çarptı.
“Hain” kelimesiyle yetişen bir çocuk, onu bekleyen dünyanın hain insanlarla var olduğunu bilecek. Kendini buna hazırlayacak.
Bu pencereyi niye açıyoruz çocuklara? Niye bu yönden bakmalarına neden oluyoruz? Sevgi, saygı varken. Neden bölmeyi, ayrıştırmayı, kötü niyeti sunuyoruz onlara?
Küçük çocukların siyasete malzeme yapıldığı
Her durumdan mağduriyet yaratanların hızla çoğaldığı
Haykırışların duyulmadığı
Toplumun sorunlarına perde çekildiği
Tükettiği kadar üretmeyen
Haklarına sahip çıkılmayan
Ne yazık ki yalnızca siyasetin konuşulduğu bir ülke haline geldik.
Bugün, hain kelimesini kullanan çocuğu normal karşılayanların yanı sıra “Dünyayı çocuklara verelim” diyen Nazım’ı hatırlayalım.
Bir tarafta çocukların çocukluğunu yaşamasını savunan Nazım’ın duyguları; bir tarafta kinci bireylerin yetişmesine göz yuman toplum…
Ne diyor Nazım:
“Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne
allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar
oynasınlar türküler söyleyerek yıldızların arasında
dünyayı çocuklara verelim
kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi
hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
dünyayı çocuklara verelim
bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
çocuklar dünyayı alacak elimizden
ölümsüz ağaçlar dikecekler.”
Dünyayı verelim çocuklara derken, böyle bir dünyadan bahsetmiyordu Nazım.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğin olduğu
Gelir dağılımındaki eşitsizliğin can yaktığı
Ormanların tahrip edildiği
Kadınların şiddet gördüğü
Eğitimin giderek kötüye gittiği bir dünyadan bahsetmiyordu.
Adaletin gözyaşlarını eşitsizlik siliyor.
Ve bu düzen böyle tuhaf işliyor.
Böylesine saçma!
Böylesine garip!
Böylesine tuhaf!
Öylece şaşırıyoruz!
Her gün “Acaba bugün neye şaşıracağız” diye güneşi selamlıyoruz.
En mühim olanı da ne biliyor musunuz?
Dindar nesil yetiştirmeye çalışırken, kindar nesil yetiştiriyor oluşu!
Ne diyelim ki?
Baskıcı coğrafyanın tutsak bireyleri dört bir yanda.
Soruyorum sizlere?
Değişecek mi bu düzen?
İstanbul Times/Hande Balcan