Bugünkü konumuz biraz farklı. Sizlere birkaç istatistik sunarak oldukça önemli olduğunu düşündüğü bir konuya değinmek istiyorum.
Yılda ortalama sekiz bin çocuk cinsel istismara maruz kalıyor. Ülkemizde son on yılda cinsel istismar vakaları çocuklara yönelik olarak üç kat artmış durumda. Türkiye çocuklara yönelik cinsel istismar vakalarında üçüncü sırada, özellikle erkek çocuklarının her altı tanesinden bir’ i cinsel istismara maruz kalıyor. Kadınların %45 erkeklerin ise %10 u çocukken cinsel istismara uğradığını söylüyor peki bunlar gerçek rakamlar mı? Yani şikâyette bulunmayan ve ülkemizde cinsel istismara maruz kalan çocukları da dâhil ettiğimizde bu sayı fazlasıyla artacaktır. Bu istatistiklerin ardından biraz pedofiliye değinmek istiyorum.
Pedofili nedir?
Pedofili halk arasındaki karşılığıyla sübyancılık; belirli yaştaki bir kimsenin ergenlik öncesi çocukları cinsel açıdan çekici bulması ve cinsel eğiliminin çocuklara yönelik olmasına neden olan psikoseksüel rahatsızlıktır. Kısaca bir hastalıktır. Fakat bu hastalığa sahip olmak çocuklara saldırmanın normal bir gerekçesi haline dönüşmemeli ve bunu haklı gösterecek, mazur gösterecek, yumuşatacak herhangi bir sebep teşkil etmemelidir.
Cinsel yönelimi farklı yönde olan, duygularını kontrol edemeyen bireylerin çocuklara saldırarak ve onların psikolojik dengelerine zarar vererek değil, uzman eşliğinde tedavi olmayı seçerek çözümü bulmaları gerekmektedir.
Yetişkin ya da çocuk farketmeksizin istismar kabul edilebilir bir davranış değildir. Yetişkinler böyle bir durumla karşılaştıklarında kendilerini koruyabilme ihtimalleri vardır ancak çocuklarımız için bu durum daha zor olmaktadır. Pedofiliyi sadece hastalık olarak kabul edemeyiz, bu sebeple çocuklarımızı kötülüklerden korumalı elimizden geldiğince bu konuda onları doğru davranışlara yöneltmeliyiz. Hasta olmadığı halde sırf cinsel arzularını doyurmak için sınır tanımayan kötülük timsallerinden toplum olarak küçük canlarımızı korumalıyız. Ve son bir kez; Pedofiliden de daha tehlikelisi yozlaşmış bir toplum ve buna sessiz kalan insanlardır diyerek çocuklarımızı nasıl korumamız gerektiğine değinmek istiyorum.
Çocuklarımızı nasıl korumalıyız?
Öncelikle çocuklarımızı yabancılarla konuşurken nelere dikkat etmeleri gerektiği yönünde bilgilendirmeli ve çocukları bu konuda eğitmeliyiz. Neden yabancılardan uzak kalmaları gerektiğini anlatmalıyız. Çocuklarımızı emanet edeceğimiz elleri iyi değerlendirmemiz gerektiğini unutmamalıyız. Ergenlik dönemine girmiş çocuklarımız özellikle risk grubunda sayılabilir, gelişim süreci sebebiyle duygularını orantısız yaşadıkları için ergenlik dönemindeki bir birey ile çocuğunuzu uzun süre yalnız bırakmamanızı öneriyorum.
Çocuklarımıza kendilerini tanımaları için destek olmalı ve özel bölge kavramını iyice anlamalarını sağlamalıyız. Dudaklarımız, göğüslerimiz, bacak aramız ve arkamız diye göstererek anlatmamız gerekiyor bunu yaparken ne olur çekinmeyin. Mümkünse bir uzmandan yardım alın. Çocuklarınız anladığından emin olun. Özel bölgelerimize anne baba haricinde hiç kimsenin dokunamayacağını söyleyin, doktorların dokunabileceğini o da çocuğun izni dâhilinde anne ve baba yanındayken şeklinde tekrar tekrar dile getirin gerekiyorsa. Çocuğun bu özel bölgelerine biz de saygı göstermeliyiz, çocuklarla banyoya girdiğimizde bizimde üzerimizde kıyafetler olması çocuğun özel bölgeleri konusunda farkındalık kazanmasına yardımcı olacaktır.
Çocuklarımıza saygıdan bahsetmişken, onlarında bir birey olduğunu kabul edip istemedikleri şeylere zorlamamak gerektiğini belirterek kısa bir paragraf açalım. Çocuklarımıza öpücük karşılığında ödül vererek bu tarz eylemleri normalleştirmemeli ve her seferinde anne baba dahi olsa çocuğun izni dâhilinde öpülmelidir. Bu sayede çocuk hayır demeyi, kendi kararını verebilmeyi de öğrenmiş olacaktır.
Eğer bu tarz şeyleri evde normalleştirirsek çocuğun zihninde şu kalacak; bunu ben dayımda, amcamda, teyzemde, halamda yaptım. Bu oyunu oynadım, öpücük karşılığı çikolatayı aldım. Haliyle dışarda kötü niyetli insanlar da bunu yaptığında çocuk rahatsızlık duymayacaktır. Ve bir ileriki aşamaya geçecektir…
Bunun yanı sıra çocukların yanında üstünüzü değiştirmek, onların yanında giyinip soyunmamak ya da çıplak dolaşmamak gerekli. Anne ve babalar bu konuda hassasiyet göstermeliler.
İstismar var ise nasıl anlarız?
Çocuklar davranışlarıyla konuşurlar, dilleriyle söyleyemedikleri şeyleri davranışlarıyla ifade ederler. Onları takip ederek anlayabiliriz. Çocuğun her dediğini dikkate almalı ve takibini sürdürmeliyiz çünkü çocuk yalan söylemez, yalan söylemeyi bilmez. Çocuktur uyduruyor dememeliyiz.
Çocuk Cinsel istismara maruz kaldıysa;
Ne oldu? Nasıl oldu? Kim yaptı? Sen neden ordaydın? Niye oraya gittin? Ben sana gitme demedim mi? gibi laflar söylerseniz çocuk daha da içine kapanacak ve kendisinin hatalı olduğunu düşünecek bu sebeple anlatmak istemeyecektir. Cinsel istismara maruz kalan çocuğun herhangi bir suçu yoktur. Bu nedenle çocuğun üzerine gitmektense, eğer mümkünse bir uzman yardımı ile çocukla konuşmak daha iyi olacaktır. Çocuk içindeki her şeyi anlatmalı bunun için ilk önce çocuk, anne ve babaya güvenmeli. Bu yüzden çocuklarımızla doğru bir iletişim kurmalı ve konuşabilmesini sağlamalıyız.
Bir diğer önemli konu da çocuklarımızın sosyal medya hesapları. Bu konuya ayrıca dikkat etmek gerekiyor. Bu hasta kişiler çocuklarımızı artık dışarıda parkta değil sosyal medya üzerinde aramaya başlıyorlar. Çocuklarımıza kendilerini nasıl koruyabileceklerini öğretmeliyiz.
Son olarak okullarda çocuklara bu tür bilgileri içeren seminerler verilmeli ayrıca ailelerle toplantılar yapılmalıdır. Aileler bu konuda uzman kişiler tarafından bilgilendirilmelidir.
Bizler teknolojiyi olumlu yönde kullanmayı ve çocuklarımıza kullandırmayı teşvik etmeliyiz.
İstanbul Times / Ömer Kantemür