Zihnimizin yerinde duramayan, huzursuz yapısının farkındasınızdır. Durmadan ya geçmişi ya da
geleceği düşünen zihnimiz, nadir zamanlar dışında asla anda değildir.
Teomanla mı başlasam dedim aslında.
Paramparça...
Sonra Rahmetli Müslüm Gürses ve sözlere kattığı o meşhur yorum aklıma geldi.Konu zaten dağınık
zihin dedim . Daha yazıya başlamadan dağılmamak için tercihimi MFÖ'den yana kullandım.
Bir ordayım bir burada,
Hayaller ortasında,
Gecenin yarısında,
Düşünceler diyarında...

MFÖ

Doğu felsefelerinde zihnin bu yerinden durmayan dinamik yapısına “maymun zihin” deniyor.
Maymun zihin denmesinin nedeni zihnimizin tıpkı bir maymun gibi daldan dala, konudan konuya
atlayan yapısıdır.
Günde 72 bin dış uyarana maruz kalan bir zihin ve beden sistemimiz var.
Sizin de gayet iyi bildiğiniz gibi kendimizi zihnimizin içindeki senaryolarda kolaylıkla kaybedebiliriz.
Hangi birini fark edip yakalayacağız? Bunu kontrol etmek, azaltmak mümkün mü? Zihni nasıl
sakinleştirip dinlendirebiliriz ki aklı selim kararlar alabilelim, duygulara kapılıp gitmeden bedenimizin
de sağlığını koruyabilelim…
Yogada “maymun zihin” diye bir benzetme vardır. Daldan dala atlar
öylece… Bir düşünceden diğerine… 

Özellikle bir nedenden dolayı endişeli olduğumuz hallerde, kafamızın içinde endişe duyduğumuz
konuya dair onlarca farklı negatif senaryo kurgulayıp kendimizi kötü hissedebiliriz.
DİKKAT.!!
Eğer duyduğunuz endişenin seviyesi hayatınızı yaşamanızı engelliyorsa bir psikiyatristle
görüşmenizi tavsiye ederim
.

René Descartes, “bilinçli zihni” organ beyinden ayırma yoluna gider. Bu
durumda zihin maddesel olmayan bir şey diyebiliriz. David Hume’a göre
de “zihinsel aktivite” denen şey bir algılar yığını. Hume diyor ki: “Ben, bir

algı olmaksızın herhangi bir zamanda kendimi asla yakalayamam ve asla
algıdan başka bir şeyi gözleyemem”
Zihninizin mükemmel bir şekilde senaryo yazma özelliğini kendi lehinize kullanabilirsiniz. Endişeler
sizi esir almaya başladığı andan itibaren yapmamız gereken ilk şey nedir?
Sebep - sonuç ilişkisi içerisinde endişeye sebep olan durumların tahlili ve yüzleşmeyi başarmak .
Bizden kaynaklı kısımlar nelerdir?
Neyi nerede ve nasıl yanlış yaptık?
Oysa ki çoğumuz bunun cok dışında hareket ederek âdeta hayatı kendimize zehir ederiz. Sebep
olmadığımız durumların tek sebebi olarak dahi kendimizi görme yanlışlığı icinde dolanıp dururuz.
Birey çevresinden bağımsız düşünülebilir mi ?
Ne kadar iyi olursak olalım birlikte yol aldıklarımız bize yaşamı zehir edemez mi?
Son zamanlarda yaşadıklarımız az şey mi?
Ekonomi ile ilgili durumlar, sağlıkta şiddet, aile içi dramlar ile ilgili gerçeklikler, kuşak çatışması
söylemleri... çevresel bir kaç örnek. Endişelenmek ve endişelere bağlı olarak artan yada artacak
olan; depresyon hali, kaygı düzeyi...bu çevresel uyaranlardan bağımsız düşünülemez.

Sadece çevre demiyorum tabi. Öncellikli olarak yapılması gereken bireysel yüzleşmeyi
başarabilmek.
*Örneğin;*
Dogru bir arkadaş ortamına sahip miyim?
Doğru bir işe hayatım var mı?
Bütçe plânlamam doğrumu ve ayağımı yorganıma göre uzatabiliyor muyum?
...
Çoğaltılabilir bu tür sorular.
Burada yapılacak olan belidir aslında.
Doğru olumlamalara sebep olabilecek sorular sormak ,yüzleşmek ve düzeltici davranışlar
geliştirmek.

...
Bil ki ruh (Atman) bir arabaya binmiş gibidir.
Beden arabadır.
Bil ki bilinç (Buddhi) araba sürücüsü,
Akıl da (Manas) dizginlerdir

Duyular (İndriya) atlardır
Derler ki onlar duyu nesneleri üzerinde gezinirler.
. . . Öte yandan aklını sürekli sağlam tutup
Cahilliğini gideren kişinin duyuları
Araba sürücüsünü dinleyen uysal atlar gibi kontrollüdür.
(. . . ) Öte yandan bilinçli olan
Aklı kontrollü olan ve saf olan kişi
Amaca ulaşır.
O artık bir daha hiç doğmaz.”
(Çev: Korhan Kaya, İş Bankası Yayınları, Upanishadlar)

Endişelerimiz bizim için kâbusa dönüşmeye başladığı zaman basit bir kaç arınma yöntemi ile
yeniden başlamak mümkün.

*Örneğin;*

1. Küçük bir mola.

Bizi çok mutlu eden bir yaşantıyı yeniden canlandırmak. Çocukluğumuzda, ailemiz ile birlikte vakit
geçirdiğimiz bir anıyı yeniden yaşama. Bu yapılan tatil ile ilgili bir anıda olabilir, bir piknik veya
birlikte geçirilen mutlu eden başka bir yaşantı da olabilir. Önemli olan içinde bulunduğumuz
durumdan bizi kurtaracak kadar pozitif içerikli olması. Yakıtı biten bir aracın yakıt deposuna tekme
atmak mı? En yakın yakıt istasyonunu aramak mı? Elimizdeki android telefon yardımıyla mevcut
haritadan yer aramak nasıl bir çözüm ise, zihnimizdeki haritalar vesilesiyle yeni bir direnç
geliştirmekte aynı değerde bir çözüm özelliği taşır.
Uzun yol tır şoförleri bir aile resmini direksiyonun üst tarafına asarlar. Bu resim ile arada bir
hipnotize olurcasına bir bağ kurarlar. İşte o, bağ kurma anı endişe halinin dağılması adına
uygulanan en iyi kendi kendine terapidir.

Tabiki farklı gerçeklikler de unutulmamalı. Manevî bir terapi yada arınma. Sebepleri sahibinden
bağımsız düşünmemek.

Hz. Yunusun yaşantısı ile ilgili gerçeklik beni ilk okuduğumda inanılmaz etkilemişti. Gece karanlık,
deniz karanlık ve içine düşülen balığın içindeki karanlık. Üç karanlık içinde üç karanlık. Bundan
daha derin bir endişe hâli olabailir mi?

Ancak üç karanlığın bir sahibi var ve kendim ile ilgili yüzleşmeyi başarırsam sahile sağlam bir şekilde
çıkabilirim dedi (HZ) Yunus. Teslim olmak ve inanamak. Sebeplere değil sebeplerin sahibine.
2. Anılardan gerçekliğe dönüş.
Gerçeklik bizim ile birlikte ve birlikte olmaya devam edecek. İş, ev,sosyal sorumluluklar...
Sürekli gerçeklikten kaçış hâli iyilikten çok kötülüğe sebep olur unutmayalım.!
Yeterince sakinleştiğinizi hissettiğiniz anda derin bir nefes alın, yavaşça gözlerinizi açıp içinde
bulunduğunuz ana dönün.

Gün boyunca sayısız, adeta kontrol dışı pek çok düşünce ve düşüncelerin hissettirdikleri, hislerin
bedendeki karşılıkları… Ve gün sonunda bakarız ki belki başımız ağrıyor, belki içimizde nedenini
bilmediğimiz bir sıkıntı var.

Egzersizin ilk bölümünde zihnimizde pozitif imajlar canlandırarak kendimizi nasıl iyi
hissedebileceğimizi deneyimlediniz. Ancak zihnimizde canlandırdığımız ne negatif imajlara, ne de
pozitif imajlara bağımlı olmamamız gerekiyor.
Her birey mutlaka beli zorluklar ile karşı karşıya geliyor. Bir inşaat işçisi aldığı parayla zamlara karşı
nasıl mücedele edeceğini düşünürken , bir hasta kemoterapide çıkış yollarını, çok zengin biri ise
hasta ve yatağa bağlı bir yaşamı olan çocuğunu düşünüyor olabilir.
Unutmamak gerekir ki hayat zihnimizin içinde değil zihnimizin dışında yaşanır.
Zihnimizin içi çoğu zaman gerçeklikten uzak bir yaşam modülü kurgular.
İster negatif şeyler, istersek de pozitif şeyler düşünelim gerçeklik ile bağlantı en büyük düşüncemiz
olmalıdır. Dikkatimizi zihnimize verdiğimiz zaman bir nevi uyku hali içindeyizdir. Gerçek uyanıklık hali
ancak tüm dikkatimizi içinde bulunduğumuz ana, gerçekliğe verdiğimiz zaman ortaya çıkar.
Hiçbir süreç sonsuz değildir. Dünyanın bile bir ömrü var gerçekliği açık ve net bir şekilde ortada
dururken hangi hal baki olabilir?
Elem verici endişeler misafir edildikçe büyür.
Yüzümüzde çıkan bir sivilce uğraşıldıkça nasıl bir hal alıyor ise sürekli düşünülen elem verici
endişe halide aynen uğraşılan sivilce misali büyür ve esir alır tüm benliğimizi.

Sizlere zihninizin kölesi olmaktan vazgeçmeyi alışkanlık haline getirdiğiniz,sebeplere değil sebeplerin
sahibine teslim olduğunuz hayırlı bir yeni yıl diliyorum.