Kadın kelimesinin kökü Türkçedir ve “Katun” Orhun yazıtları dan türemiştir ve kraliçe anlamına gelir.

İnsanlık tarihinin başlangıcından XX. yüzyıla kadar bütün dünyada cinsiyete göre işbölümü yapılmıştır.

Erkekler dış dünya ile ilgili faaliyetlerde etkin olurken kadınlar daha çok ev içi faaliyet ve aile ilişkilerini düzenlemişlerdir. Bu iş bölümü sonucunda kadınlar dış dünya ile ilgili faaliyetlerde de
kendilerini geliştirme imkânından mahrum kalmışlardır. Kadınlar dış hayatın bütün alanlarında ikinci derecede rol almışlardır.

Bundan dolayı sanatta, bilimde, edebiyatta, politikada öncü durumda kadın sayısı oldukça azdır. Türkiye'de de bu durum çok farklı değildir. 2002 BM İnsani Gelişme Raporu’na göre Türkiye, toplumsal cinsiyetle bağlantılı gelişme açısından 177 ülke arasında 88. sırada bulunurken, 2022 endeksinde 191 ülke arasında 48. sırada yer aldı.

Dünyada kadın hakları konusunda en önemli gelişme sanayi devrimiyle beraber yaşandı. Kadınların iş yaşamına erkeklerle berabere eşit şekilde girmesi çeşitli hakları kazanmalarına neden oldu. Kuzey Avrupa ülkelerinde (Finlandiya, İsveç, Norveç) kadınlar 1900’lü yıllardan itibaren siyasal hayata katılmaya başladılar. İngiltere'de kadınlar 1. Dünya savaşı sonunda 
siyasi haklarını kazanırken, bu hareket daha sonra Amerika Birleşik Devletlerinde kendini göstermiş ve Amerikan kadınları da 1919 yılında seçme ve seçilme hakkına sahip olmuşlardır.

Türklerde Kadının Konumu Eski Türklerde kadın ve erkeğin toplumda eşit bir seviyede olduğunu söyleyebiliriz. Eski  Türkler anneye “ög” derlerdi. Bugün kullandığımız öksüz kelimesi de buradan gelmektedir. Babadan sonra aileyi anne temsil ederdi. Babanın mirası anneye devredilirdi. Çocuklarının varisi de anne idi. Kadınlar Türk tarihinde hükümdarların nâibi veya devlet içinde büyük söz sahibi idiler. Ana daha önce gelir ve ana-baba denirdi. Türkler kız ve erkek çocuklar arasında bir ayrılık gösteriyorlardı. Eski Türklerde evin sahibi kadındı.

Orta Asya’da kadının erkekle her alanda eşit olduğunu söyleyebiliriz. M.S. 981’de Çin imparatorunun Güney  Uygur hükümdarı Aslan Han a yolladığı Elçinin kabulünde Han'ın eşi ve çocukları da hazır bulunmuştur. Kadın aile içinde erkek ile eşit haklara sahipti. Kadına Türkan veya Bilge Hatun sıfatları verilmiştir.

Türkler 7 ile 11. yüzyıllar arasında kalan 400 yıllık bir süreç içinde İslamiyet’i kabul etmişlerdir. Osmanlı toplumunda kadın kamusal hayatta boy göstermekten daha çok ev yaşamına doğru çekilmiştir. 

İslâm öncesi dönemde Türk kadınının sahip olduğu hakları diğer kavimdeki kadınlarla mukayese ettiğimizde karşımıza derin ayrılıkların çıktığını görmekteyiz. Ve tarih bizlere acı ama gerçek bir olayı da yüzümüze vuruyor.

1856 yılında kadınların köle ve cariye olarak alınıp satılması yasaklandığı halde bu durumun 1900’lü yıllara kadar devam ettiğini görüyoruz öyle ki Türk edebiyat tarihinin ilk romanı olarak bilinen ve Namık Kemal tarafından kaleme alınan “İntiba” romanı bu konuya ironik bir bakış açısı getirmektedir.

Meşrutiyet döneminde ise kadınların sayısı 40’a ulaşan dergi ve gazete çıkardıklarını biliyoruz.

Tanzimat’tan sonra çok sınırlı biçimde de olsa, kadınların eğitim ve çalışma yaşamına girmesine yönelik bazı adımlar atıldı. 1842’de Askeri Tıbbiye ’ye bağlı Ebelik Okulu, 1869’da Kız Sanat Okulu (İnas Sanayi Mektebi), 1870’de Kız Öğretmen Okulu  (Darülmuallimat) açıldı ve kız çocuklarının ilk ve ortaokul (iptidai ve rüştiye) eğitimi görmelerinin önü açıldı.

Türk kadınının Millî Mücadele’deki azmi ve fedakârlıkları belki de bütün dünyada emsali görülmemiş, âdeta adı konulmamış, yazılmamış bir kadın destanı gibidir. Türk kadınları, kurtuluş destanımızda hiç de hafife alınmayacak büyük işler Yapmıştır. Bu kahramanların birçoğunun ise maalesef isimleri bile bilinmemektedir. Onlar gizli kadın kahramanlardır.

Türk kadınlarının özellikle Çanakkale savaşı ve milli mücadele sırasında gösterdikleri  kahramanca tutum onların cumhuriyetle beraber birçok hakka sahip olmasını sağlamıştır.Nene Hatun, Onbaşı Nezahet, Kılavuz Hatice, Şerife Bacı, Kara Fatma, Halide Edip gibi kadınların yaptığı faaliyetler Cumhuriyetin ilanından sonra kadın haklarının hızla kazanılmasında rol oynamıştır.

Atatürk bu konuda “Dünyada hiçbir milletin kadını “Ben Anadolu Kadınından fazla çalıştım. Milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu Kadını kadar emek verdim,” diyemez!” diyerek Türk kadının milli mücadeledeki rolünün öneminin altını çizmiştir. Cumhuriyetin kurulması ve Atatürk’ün desteğiyle Türk kadını birçok hakka kavuşmuştur. 17 Şubat 1926'da Türk Medeni Kanunu kabul edildi. 1930’da Belediye yasası çıkarıldı. Yasa ile kadınlara Belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanındı. 26 Ekim 1933’te Köy Kanunu'nda değişiklik yapılarak kadınlara köylerde muhtar olma ve ihtiyar meclisine seçilme hakları verildi. 5 Aralık 1934’te Anayasa değişikliği ile kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı. Türkiye bu hakkı kadınlara tanıyan ilk Avrupa ülkesi oldu.

Öğrencilerin Türk Tarihinde yer alan önemli kadın şahsiyetler hakkında öğrenci bilgi düzeyleri

1.Tomris Hatun (İlk Kadın hükümdar)
2.Gül Esin (İlk seçilen kadın muhtar)
3.Nene Hatun (93 harbindeki Erzurumlu kadın kahraman)
4.Refet Angın (İlk kadın öğretmenlerden)
5.Süreyya Ağaoğlu (İlk kadın avukat)
6.Sabiha Gökçen (Dünyanın ilk kadın savaş pilotu)
7.Onbaşı Nezahet (Milli mücadelenin istiklal madalyalı kahramanlarından)
8.Lale Aytaman (İlk kadın vali)
9.Safiye Ali (İlk kadın tıp doktoru)
10.Lale Orta ( Futbolcu, Avrupa'nın ilk FIFA kokartlı kadın hakemi)
11.Tansu Çiller (İlk kadın başbakan)
12.Kılavuz Hatice (Çukurova bölgesi Milli mücadele kahramanlarından)
13.Feriha Sanerk (İlk kadın emniyet müdürü)
14.Özlem Bozkurt (İlk kadın kaymakam)
15.Türkan Akyol (İlk kadın bakan)
16.Fazıla Şevket Giz (İlk kadın profesör)
17.Şerife Bacı (Kastamonulu milli mücadele kahramanı)

18.Samiye Cahit Morkaya (İlk kadın otomobil yarışçısı)

19.Güler Karakülah (İlk kadın milli eğitim müdürü)
20.Kara Fatma (İstiklal madalyalı milli mücadele kahramanı)
21.Nurcan Taylan (İlk olimpiyat şampiyonu kadın halterci)
22.Afife Jale (İlk Müslüman kadın tiyatro sanatçısı)
23.Keriman Halis (Türkiye'nin ilk dünya güzeli, piyanist)
24.Filiz Dinçmen (İlk kadın büyükelçi)
25.Halide Edip Adıvar (Yazar, siyasetçi, akademisyen, milli mücadele kahramanı)

Öğrencilerin en iyi bildiği meslek grubu şahsiyetinin dünyanın ilk kadın savaş pilotu olan Sabiha Gökçen olduğu görülmektedir. Öğrencilerin %84.9’u Sabiha
Gökçen’i tanımaktadır. Sabiha Gökçen’den sona en fazla tanınan kadın şahsiyet politikacı ve ilk Türk kadın başbakanı Tansu Çiller’dir. Öğrencilerin %57,3’si Tansu Çilleri tanımaktadır.
Meslek grubunda yer alan ilk kadın şahsiyetlerden en fazla tanınan üçüncü kişi ise Safiye Ali’ (%40.2)’dir.

Türk tarihinde en az bildikleri kadın şahsiyetler ise ilk kadın öğretmenimiz olan Refet Angın (%17,1); olimpiyatlarda kadınlarda Türkiye'ye ilk altın madalyayı getiren
Nurcan Taylan (%19.1) ve ilk kadın büyükelçi Filiz Dinçmen (%19.6) olmuştur. 
Türk tarihinde yer alan önemli kadın şahsiyetler hakkında bilgi düzeylerinin arttırmak için şu öneriler yapılabilir:

-Öğrencilerin kadın kahraman ve şahsiyetler hakkında bilgi sahibi olabilmeleri yeni nesile örnek olması açısından okul koridorlarına bu şahsiyetlerle ilgili bilgiler içeren afişler asılabilir.
-Ortaokullara seçmeli ders olarak konusu kahramanların olduğu ve kadınları ön plana çıkaran “kahramanımı tanıyorum” isminde ders konulabilir. -Öğrencilere Türk kadın şahsiyetler ve kahramanlar hakkında belgesel izlettirilebilir. -Öğrencilere kadın şahsiyetlerle ilgili proje ödevleri verilebilir.

Kadın olmak ne demektir? Bir kadın olarak erkekler dünyasında nasıl yaşanır? Bu sorunun yanıtı her çağda değişiyor.

Kadınlar 'kadın olmanın' içini nasıl dolduruyorlar ? 

Türkiye'nin Doğusunda ve Batısında kadın olmak?

Türk toplumunda kadının saygın bir yeri vardır.

Dede Korkut destanlarında Türk kızlarının kahramanlıkları; erkeklerle birlikte ava çıktıkları, at koşturdukları, güreştikleri ve savaştıkları anlatılır.

Kadın ne kadar güçlü ve eğitimli olursa o kadar güçlü toplumlar ve medeniyetler ortaya çıkmaktadır. Kadınlar, kendilerini "kadın olmalarının ötesinde nasıl ve neyle tarif ediyorlar?

Kadın olmak ne demek size göre? Düzeni sağlayan devam ettiren varlık diyebilirim.

Çok açık ve net bir şey şöyleyim bence insanın yani kadına sorulmadan ona yüklenen bir sürü görev demek başka aklıma hiç bir şey gelmiyor.

Kadın, anne olması başta olmak üzere ailedeki konumuyla toplumsal düzenin devamcısı misyonunu üstlenmiştir. Nesillerin devamı, ahlaki düzenin devamı, yalnızca kadının toplumdaki işlevselliği ile sağlanabilmektedir.

Toplumsal hayat, kadına 'Çalış! Hayatına sahip çık' derken bir yandan da 'Anne ol!' demektedir

Kadın olmak ne demek size göre?

Saygılarımla

İstanbul Times - ÖMER KANTEMÜR